Şarkı: Billie Eilish - everything i wanted
John Michael Howell - Two Half Empty Cups
Bea Miller - feel somethingMedya: (yok)
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Keyifli Okumalar....
____________________________Gökyüzü karanlıktı.
Hava serindi.
Bahçedeydik. Arka bahçemizde oturuyorduk. Etrafta daha önce Atlas ve Batuhan abimle birlikte döşediğimiz led ışıklar yanıyordu. Hoş bir görüntüydü. Karanlık gökyüzüne rağmen aydınlıktı ailemin olduğu bahçemiz.
Oturuyorduk. Masada çaylarımız vardı. Hayır ben kahve içiyordum. Sert bir kahve. Beni kesebilecek en iyi şey şuan buydu. Tekli koltuklardan birine oturmuştum. Baş köşede ben vardım çünkü anlatacaklarım vardı. Kurdum oturduğum koltuğun hemen sol çaprazında yerde yatıyordu ama uyanık olduğunu biliyordum.
Sessizdi ortam. Fakat bu sessizliğin altında bir ağırlık olduğunun hepimiz farkındaydık. Zaman geçiyordu ve Nida'nın tamamen uykuya dalmasını bekliyordum. Sedef yengemin kucağındaydı. Sırtını Pars abimin göğsüne yaslamıştı ve kucağında kızı vardı. Nida annesinin boynuna başını yaslamış uykuya geçmek üzereydi.
Kılıç abim ve Çiçek yengem ise ikili koltuklardan birine geçmişlerdi ve yan yana oturuyorlardı. Fakat aralarında büyük bir çekim olduğunun hepimiz farkındaydık. Tam anlamı ile karanlık bir enerji yayılıyordu. İkisi de birbirlerine benziyorlardı. Kılıç abim, nişanlısının omzuna kolunu atarak kendine çekmişti.
Abilerim hala sevdikleri kadınların gerçeklerini kabul etmiş değillerdi. Evet gerçek olduklarını biliyorlardı ama kaybetme korkusu ile bir an bile yanlarından ayrılmıyorlardı. Onlar geleli bir kaç saat olmuştu. Herkes hasret gidermişti. Nida durmadan annesi ile konuşmuştu ve şimdi ise uykusuna dalmak üzereydi. O uyuduktan sonra konuşacaktım.
Sedef yengenin gözleri doldu doluydu. Kucağında ki kızına bakıyor, yanında ki eşine dönüyor ve gülümsüyordu. İnanamıyordu belki de, yıllardır tutulduğu o küçük hücreden kaçabildiğine. Hak veriyordum. Benzer şeyleri bende yaşamıştım. Belki daha ağırı ya da hafifi. Yük yüktü. Kütlesi olmazdı belki ama hacmi dağları bile yıkabilecek potansiyelde olurdu.
Bir dizimi kendime çekmiştim. Sırtımı koltuğa yaslamış ve elimde kahve fincanımı tutuyordum. Bir elimle kahvenin içinde ki kaşıkla oynamaya başlamıştım. Kaşığın fincana vurduğu ince ses duyulan tek sesti.
''Uyudu.'' Sedef yengemin sesi ile ona döndüm. Kızı kucağındaydı. ''Yatağına bırakalım mı?'' Annem dolu gözler ile ona bakıyordu. Konuşacaktık. Konuşma her an hiddetlenebilirdi. Nida bu sırada uykusundan uyanabilirdi.
Sedef yenge kızının saçları arasına uzun bir öpücük bıraktı. ''Ben bırakıp geleyim.'' Ayaklandığında aynı zamanda Pars abimde ayaklanmıştı. Üçü beraber bahçeden çıkıp eve girdiklerinde arkalarından onları izledim. Pars abim kolunu karısına sarmış salonun çıkışına varmışlardı. Uzun bir soluk bıraktım.
Başarmıştım. Bitmişti. Savaş mı vardı ortada? Kazanmıştım. Yağmur yağıyorsa dindirmiştim. Karlar yağıyorsa güneş getirmiştim. Kıyısı olmayan şehirlere denizi tattırmıştım belki de. Bilemiyordum. Beni delirten de buydu. Bilemiyordum ama neyi bilemediğimi de bilmiyordum.
İki nefes bir iç çekiş. Bir sigara dumanı üç bardak kahve. Yaşıyordum ama hayat boş gibi geliyordu. Nefeslerim iç çekişlerden oluşuyordu. İçimde bir boşluk vardı ama neden vardı? Yerine doldurulması gereken neydi? Bilmiyordum. Bir şeyler yapmam gerekiyor gibi hissediyordum ama bitmişti işte.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Bir Hayat
Teen Fiction17 yılı heba olan genç bir kızın hikayesi... Yıllar sonra gerçekler ile karşılaşırsanız vereceğiniz ilk tepki ne olurdu? Ufak bir kahkaha veya öfke? Belki de inanmazdınız bile. 17 yıl boyunca çektiğiniz acılar ve işkencelerin basit bir hemşire hata...