Şarkı: OneRepublic - Conting Stars
Medya: (yok)
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Keyifli Okumalar....
________________________Yavaşça bir adım attım. Bir basamak inmiştim. Bir adım daha. Evet, harika gidiyordum. İlk katı bitirmiştim. İnanılmaz geliyor ama başarmıştım! Şimdi ise ikinci katın merdivenlerini iniyordum. Duvardan destek alarak bir adım daha attım. Evet harika gidiyordum.
Saat sabahın sekiziydi ve günlerden pazardı. Ev halkının hepsi derin uykularındayken beni uyku tutmamıştı. Tıpkı iki gündür olduğu gibi. Buraya geleli iki gün olmuştu. Ailemle konuşalı, olanları anlatalı ve yeniden onlarla kavuşmamın üstünden iki gün geçmişti.
Uyuyamıyordum. Uyku tutmuyordu. Kesik kesik uyuyordum ama bunu herkesten saklıyordum. Düşünceler zihnimi kemirip duruyordu ama söyleyemiyordum. Yaşadığım şeyler kolay şeyler değildi evet, bunu kabul ediyordum. Azrail bunların üstesinden gelebiliyordu ama şimdi yoktu. Şimdi sadece bendim. Sadece Asya'ydım ve o bunlarla nasıl başa çıkılacağından bir haberdi.
Çiçek ve Sedef, yengelerim. Onlar adaşım olan Asya'nın ayarladığı bir evde kalıyorlardı. Bu akşam yemekten sonra burada olacaklardı. Artık her şeyi tam anlamı ile söyleyecek ve bitirecektim. Sonra geriye hiç bir şey kalmayacaktı. Kalmamalıydı.
Bitmişti işte. Ruhum da, zihnim de, bedenim de tükenmişti. Artık ne savaşacak gücüm ne de kaybedecek benliğim kalmıştı. Sadece ben vardım. Çıplak bir ruh. Boş bir zihin. Yaralı bir beden. Yorgun bir Asya. Geriye pek bir şey kalmamıştı işte. Her savaşta yaralı vardır. Her cephede kurşun yiyen olur. İnsanlar ise yalnızca kaybedenin yaralar aldığın düşünür. Oysa kazananlarda bu savaşın galibiyetini elde etmek için yaralarıyla o yolu tırmanırlar.
Boştum. Okul yoktu. İşim yoktu. Öylece evde oturuyor ve yaramın iyileşmesi için dinleniyordum. Yapacak bir şeyim yoktu. Çocuklar sürekli buradaydı. Asla çıkmıyorlar hatta yatıya kalıyorlardı. Azat mümkün olduğunca peşimden ayrılmıyordu. Ablası ile bugün bize geleceklerdi. Kahvaltıya.
Güçsüz görünmek istemiyordum ama güçlü görünmekten de yorulmuştum. Omuzlarımı dik tutmaktan sırtım ağrıyordu. Çenemi kaldırmaktan boynum tutulmuştu. Dinlenmek istiyordum. Dinlenmeye ihtiyacım vardı ama dinlenirken bile yoruluyordum. Bedenimden kaçarken zihnimin tutsağı oluyordum. Bir çıkmazın içindeydim ve karanlığın içinde ışığımı kaybetmiştim.
İçimde derin bir boşluk vardı. Neden? Nasıl? Hiç bir fikrim yoktu. Sadece bir boşluk vardı ve huzurlu hissedemiyordum. Bir şeyler vardı. Bir şeyler her zaman vardı ama her zaman bu denli büyükler miydi? Yaralar, acılar, sözler. Etkileri her seferinde bu boyutta mı yakardı insanın canını?
Fazla belirsizlik içerisindeydim. Fazla hissiz ama aynı zamanda fazla duygusaldım. Gözlerim akarsular oluşturuyor ve yüzümü yıkıyorlardı ama içimde derin bir çöl vardı. Anlamıyordum. Garipti. Bittiğine inanamıyordum belki de. Ya da ertelediğim acılar ve göz yaşları yeni gün yüzüne çıkıyordu. Emin değildim.
Merdivenlerden aşağı doğru bir adım atmıştım ki ayaklarımın yerden kesilmesi ile beni kaldıran bedene tutundum. Başımı çevirdiğimde gördüğüm kişiye tatlı bir gülümseme gönderdim. Bu tamamen süt dökmüş kedi gülümsemesiydi.
''Günaydın abi.'' Saçları özenle taranmış ve tıraş olmuş gibiydi. Üzerinde siyah gömleği ve kumaş pantolonu vardı. Merdivenlerden inmeye başlarken azarlar tonu ile karşılık verdi. ''Sana da günaydın ufaklık.'' Merdivenleri bitirdiğinde mutfağa yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Bir Hayat
Ficção Adolescente17 yılı heba olan genç bir kızın hikayesi... Yıllar sonra gerçekler ile karşılaşırsanız vereceğiniz ilk tepki ne olurdu? Ufak bir kahkaha veya öfke? Belki de inanmazdınız bile. 17 yıl boyunca çektiğiniz acılar ve işkencelerin basit bir hemşire hata...