4.Kül kokulu pranga

830 51 226
                                    

Pedro Athan Sideros

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pedro Athan Sideros.

2013 senesi, Yunanistan toprakları-Atina.


[Helen'in ağzından,]

Bir çingenenin omuzlarına düşen saç tutamları efsanesini bilir misiniz? Annem derdi ki bir çingenenin eğer omuzlarından taşıyorsa saç tutamları, sevdiğini beklerken saç tutamlarını uzatıyorsa;saçları onun gönül bağını temsil edermiş. Her bir saç tutamı uzadıkça sevgisi daha çok artar daha çok bağlanırmış.

Hiçbir zaman gönlüme düşen biri olmamıştı. Göğüs kafesimde yasemin çiçekleri filizlenmemişti. Saçlarım omuzlarımdan taşıyordu fakat ben hiçbir zaman bunu başka bir erkek için uzatmamıştım.

Elbet bir gün birine düşecekti gönlüm, uzattığım saçları kesecek ve yüreğime dokunan sevgili için uzatacaktım saçlarımı. Kendime böyle bir söz vermiştim. Benimde omuzlarımdan taşacak saç tutamlarım olacaktı ve o tutamlar bir ruha bağlanacaktı.

Ruhu ruhuma geçecekti. Her saç tutamım uzadıkça ona karşı bağım güçlenecekti. Küçükken bu hikayeyi dinlediğimde hep o günü hayal ederdim. Hayal, sadece hayallerde kalmıştı saç tutamlarım.

Göğüs kafesimde bir kurşun patladı, göğüs kafesim darmadağın oldu. Bir gelinlik gözlerimin önündeydi. Bir gelinlik miydi yoksa ölüm kokan bir elbise?

Maviliklerimde süzüldü anı sarmaşığı. Dudaklarımda titrek bir melodi. Dağ lalesi takılı saç tutamları, fırtınaları dinmiş deniz deryası gözler, iki yana kıvrılmış dudak çizgileri. Baktım, baktım. Bir süre takılı kaldı gözlerim. Gelinlik bir askıda mıydı bilmiyordum lakin gözlerimde ki yansımada ablam vardı. Gülümsüyordu, öyle güzel gülümsüyordu sanki biraz sonra hiç ölmeyecek gibi.

Öyle güzeldi ki gülümsemesi ölümün ansızın dudak arasından sızıp,nefesini kesmeyecekmiş gibi. İlerledim önümde duran gelinliğe doğru. Parmaklarımı uzattım, dudağının yanında çıkan gamzeye dokunmak istedim. Tıpkı küçükken "ablamın dudak kenarlarına çukur kazmışlar babaciğim, onları dolduruyorum " diyen küçük Helen'i mahrum bırakmak istemedim. Sahi ben büyümüş müydüm?

Parmaklarım sanki bir düşünce balonunu patlatmış gibi ablam kayboldu. Dokunamadım, bu sefer parmaklarım dolduramadı çukurlarını. Gözlerim sonrasında bir aynaya ilişti. Kendi görüntüm çarptı. Efsunlu elbise, balçığa batmış ve mahvolmuştu.

Bedenim üzerinde ki kanlar çoktan kurumuş benimle bir bütündü. Dudaklarımı canlı tutan boğulmak üzere yuttuğum kanlardı. Mavi gözlerime morluk karışmıştı. Sarı buklelerimde kan lekeleri. Saçlarım kan kırmızısıydı,güneş parçalarından hallice saç tutamlarım artık batmak üzere bir güneşi andırıyordu. Kırmızıya, tamamen kırmızıya boyanan bir güneş.

Karmen Denizi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin