3.Umut mezarlığı

1.1K 67 269
                                    

[2013 senesi, Yunanistan toprakları- Atina.]


:Oy ve yorum atmayı unutmasanız çok mutlu edersiniz beni.


[Helen'in ağzından,]

Kırmızı bir bayrak, ay ve yıldız. Başımı koyduğum bir limandı. Fırtınalar yıkamaz, güçlü bir ilahi gücü vardı sanki. Bir bayrak tek başına bir güçken onun uğrunda savaş veren bir ordunun kudretliği titretirdi insanı.

Bayrağı dalgalandıran rüzgar esintileri değil de rüzgara yön veren kudretli ay yıldızlı bayraktı. Babam derdi ki bir devletin bayrağı yoksa o devlet özgürlüğü tadamazmış. Bir bayrağı bayrak yapan milletiymiş. Bizimde başımızda bir bayrak vardı.

Özgür müydük peki? Değildik. Üstümüzde bir bayrak vardı fakat bizim özgürlüğümüz elimizden kayıp gitmişti. Mavi ve beyaz bayrağımız, zifiri bir karanlıktı. Örtmüştü bir çarşaf gibi karanlık,sömürmüştü renklerimizi. Kana bulanmıştı, anaların,babaların nice kız çocuklarının, nice erkek çocuklarının kanı sıçramıştı. Uzaktı, özgürlük çok uzaktı bizim topraklarımızda.

Mavi gözlerim dalmıştı ay yıldızlı bayrağa. Görüş açımı dağıtan elinde bir sefer tasıyla gelen askerdi. Maske kapatmıştı yüzünü fakat gözlerini gölgeleyememişti. Gözlerine bakamayacak kadar titriyordum. Bedeni çelik bir zırh gibiydi, kaşları çatık, gözleri adamın yeşiliğini,toprağının kahveliğini almıştı.

Ela gözler sıcak bakardı fakat karşımda ki askerin gözleri sisliydi, sisli bir buluttu. Sıcaklık gözlerine değmiyor gibiydi, duvarlar örülü gözleri vardı bir de soğuk elleri. Sefer tasını alırken parmak uçlarım saniyesinde değdiğinde fikir sahibi olmuştum.

Benim sıcaklığım onu rahatsız etmiş olmalıydı ki ellerini hızlıca çekmişti.

Sessiz bir fırtına gibiydi, bazı sessizlikler çok şey anlatırdı karşımda ki asker de öyleydi. Suskundu fakat suskunluğu bile çok şey anlatıyordu. Ela gözler süzüldü, dudaklarını göremesem de hissettim.

Dudaklarının yanları yukarıya kalktı ve gülümsemişti. Ya da ben uydurmuştum bilmiyorum. Dudaklarım açılmak adına gidip geliyordu. Asker hareketlenip gitmek üzereyken dudaklarım arasından kelimeler yuvarlandı.

"Yemek için teşekkür ederim, asker. "

Omzunun yanından baktı ela gözler bana. Adımları durdu. Bana doğru döndürdü bedenini ve adımları bana doğru gelmeye başladı. Tam önümde durdu. Ateşin yanında oturur pozisyonda duruyordum,elimde onun bana verdiği sefer tasıyla. Uzun boyluydu, çok uzundu. Sanki gökyüzüne uzanıyordu. Görüş açımda askeri botlardan yukarıya doğru çevirdim bakışlarımı.

Nasıl gözüküyordum bilmiyorum fakat büyüklüğü karşısında ezildiğimi hissettim, gururum incindi. Buna son vermek istedi. Büyük cüsse karşımda küçüldü. Çömeldi, eşitlenelim demek ister gibi. Şimdi o sisli gözlere yansıyan mavi gözlerim karışmıştı. Dudaklarım tek çizgi, nefesim düzensiz, kalbimde yasemin çiçekleri filizleniyordu.

Savaş meydanında bu hissettiğim duygu karmaşası beni mahvetti. Kendime kızdım, beni kurtaran kişilere karşı minnetten başka duygu geçmemeliydi. Kendimi toparlamaya çalışıyordum. Sinirlerim fazlasıyla bozulmuştu. Kendimi suçlu hissettim hemde çok fazla. Gözlerimi kaçırdım, bu çözüm en iyisiydi. Öyle düşünmüştüm kendimce.

Karmen Denizi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin