18.Mübrem

239 23 226
                                    


2023 senesi, Türkiye toprakları-Tekirdağ.

Labrinth- Mount everest.
Isabel Larosa- Eyes don't lie.
&

Yorum yazmayı ve vote kullanmayı unutmayalımm💝🦋

[Helen'in ağzından,]

Dakika,saniye veyahut saliselerin süreçliliği umrumda değil. Zaman bir kavram, kavramın içinde sürüklenen sadece bizleriz. İnsanoğlu, zamanın içinde sıkışıp kalmış birer mahkumdan farksız.

Bir zaman, bir olay, bir kalp atışı belki de bir ölüm. Saniyeler birbirini kovalar, bir ölüm saniyeler içinde saliseler içinde tam beyninin içinden isabet bir kurşun ile hayat durur.

Zamanı durduruz, nefes alışverişler durulur, beyin kendini kapatır, ölüm ardından ölüm el uzatır.

Bir kurşun öldürür bazen bir kelime bazen ise insanlar. Beni öldüren bir kurşun değildi beni öldüren bir kelimede değildi. Beni öldüren şey bakışlardı. Hayal kırıklığı içinde sarmalanmış bakışlar.

Bir yük daha omzuma yüklenmişti. Bazı zamanlar insanlar dursun isterdim. Bir saniyeliğine durmalarını isterdim, zarar görülmüş ruhuma daha fazla ağırlık yapmasınlar isterdim.

Durun dedim içimden, duymadılar. Bu kadarı fazla artık yapmayın dedim, yapmaya devam ettiler.

Her zaman öne atılan bir yem, bir koyun, bir kuzu derlerdi ki; kurdun dişleri arasına yem olur. Kurt kendi doğasında, kendi adaletinde öne atılmış kuzuyu parçalar, yok eder, yitirir.

Saniyeler öncesinde gülen yüzü ardından ela gözlerinin içinden çıkan kurt, beni parçalamak ister gibi bakıyordu. Tıpkı kana susayan kurtun avını bir an önce paramparça etmek istediği gibi.

Öyle de oldu. Tüm herkesin çıkması için emirler yağdırdı. İkimiz kalmıştık, sessizliğin içinde iki beden. Kapıyı kilitledi. Sonrasında kırılan tabaklar ardında yürümeye başladı. Ela gözleri öfkeli, ela gözleri düşmanlığı hissettirdi.

Yürüdü, öldüm. Yürüdü, yaralarımın dikişleri tutmadı. Yürüdü, kansızlıktan öldüm. Yürüdü, küllerime ayrıldım.

Tam önümde durdu. Tam karşımdaydı işte. Ona sarılmam gerek değil miydi? Neden sarılamıyordum? Kollarım sağlamdı, yüreğim onu kollarım arasına almam için beni zorluyordu.

Yakınımda atıyordu yüreği. Nefesi nefesime çarpıyordu. Neden? Neden sarılamıyordum? Haksızlıktı, ona yaptığım bir diğer haksızlıktan biri olurdu.

Yaklaştı,mesafeleri açan ben oldum. Bir adım geldi, bir adım geriledim. Kaçacak yer yoktu. Beni kapana sıkıştıran şey, boğazlı kazağı arasından sıklaşan geniş omuzları, damarlı kollardı.

Nefesi, öfkeli nefesi yüzümün her köşesinde varlığını sürdürüyordu. Nefesimi kesen şey bir kurşun değildi, bir bomba, bir bıçak hiçbiri değildi. Nefesimi kesen şey karşımda
ki adamın üzerimde bıraktığı etkiydi.

İstesem ona karşı gelebilecek güçteyken karşısında etkisiz bırakılmış bir bedene dönüşüyordum.

Mavi gözlerim ela gözlerinin yangınında kavruluruyordu. Ellerim ansızın ateş gibi yanan yanaklarına gitti. Onları kavradım. Öfke soluyan nefesi,inip kalkan göğsü, çatılmış kaşlar ellerimden kurtulmaya direnmiyordu.

Dinlenmek istediği durak onlarmış gibi. Onun üzerinde etkim bende olduğu kadar büyüktü. Kafasını iki yana sallıyor, avuç içlerime dudakları değiyor, gözlerime bakmamak için kendiyle savaş içinde etrafa bakıyordu.

Karmen Denizi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin