Medya : Barkın Hisar
.....Önce kaşlarını çattı ve dudağını büzdü. Kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra konuştu. "Üzgünüm. Onu hatırlatmak istemezdim." Bakışlarımı ona döndürdüğümde mahcup olmuş ifadeyle bakıyordu.
Samimi bir gülümseme gönderdim. "Hiç aklımdan çıkmıyor ki." Ağlamamak adına verdiğim direnci zaferle sonlandırdım. Ağlamadan asansörün kapıları açıldı ve bende mutfağa doğru yöneldim.
........
Arkamdan geldiğine dair ayak sesleri duymamla rahatsızca adımlarımı hızlandırdım. Konuşmasın benimle ya! Gözlerime bakarsa yalan söylediğimi anında anlardı. Asla yalan söylemeyi beceremiyordum.
Rahatsız olduğumu anlamış olmalı ki adım sesleri durgunlaştı ve bende rahat bir nefes eşliğinde mutfağa girdim.
Herkes masaya kurulmuştu. Okula gitmeyenler bile erkenden kalkmış kahvaltı masasına yerleşmişti. Sebep? Okul yoksa niye erken kalkıyorsunuz çocuğum?
Kalkık tek kaşımı indirdim ve uykulu sesimle "Günaydın." dedim aileme doğru. Bir yandan da masaya oturmak için adımlıyordum.
Barkın ve Egemen hariç diğerleri bu samimi tavrımı gereksiz ve rahatsız edici bulmuş olacak ki somurtkan şekilde beni süzdüler. Fakat Egemen ve Barkın abi gülümsemeleri eşliğinde günaydınlaştılar.
Saygıdan da anlamıyorlar amip hücreliler. Çok meraklıyız size günaydın demeye sanki!
Barkın abi ve Egemen veledi adamdır gerisi yalandır kardiş.
İçimden beddualar savururken dışımda belli etmemeye çalıştığım sinirimle masada boş bir sandalyeye oturdum.
Kafamı kaldırdığımda Ayaz'da boş sandalyeye kurulmuş gözlerini bana dikmişti.
Hayırdır aslan kukla mı oynatıyoruz burda?
Kafamı çevirip içimden sabır çektiğim sırada diğerlerinin kahvaltıya başlamış olduğunu görünce bende önümdeki servis tabağında göz gezdirdim.
Biraz yumurta, domates, salatalık, salam, sosis, zeytin, peynir, meze, kızartma...
Bunları yersem 1 yıllık besin ihtiyacımı karşılamış olurdum muhtemelen.
Çatalı elime alıp yeni uyanmış olmanın getirdiği iştahsızlıkla istemeye istemeye yumurtadan bir parça koparıp ağzıma götürdüm.
Geviş getirmekten yorulmuş çenemin isyanlarıyla çiğneme işlemini sonlandırıp yuttum. Fiziksel sindirimi bırak kimyasal sindirimi bile yapmış olabilirdim. Hadi yine iyisiniz bağırsak hanım. Çok bir göreviniz kalmadı.
Gözlerim kendi kendine kapanıp duruyordu. Şuracıkta uyuyakalabilirdim heran. Büyük mücadeleler eşliğinde bir parça daha yumurtayı ağzıma tıktım. Ağzım geviş getirmekten yorulmuştu, ama dikkat çekmek de istemiyorum.
Ne biçim hayatım var, başlicam artık ya!
Gözlerimle olan büyük müsabakadan zaferle çıkmak için ayıptır söylemesi ama götümü yırtıyordum. Tabağımda öylece, dokunulmamış gibi duran yemekler de cabası.
Ayılabilmek adına kafamı, tabaktan kaldırıp masadakilere çevirdim ve hepsinin bakışlarının bende olduğunu o an farkettim.
Noluyo be?
Hepsinin suratını kinaye edici bakışlar çepeçevre sarmıştı.
Şey, bi' tık tırstım da.
Hafifçe öksürerek dikkatleri üzerimden dağıtmaya çalıştım. Herkes yaptığının farkına varmışçasına anında bakışlarını çektiler üzerimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parla
Teen FictionParla; 17 yıl sonra yanlış ailede büyüdüğünü, doğumunda bebeklerin karıştığını öğrenir. Zaten annesi ile arasında çakan güncel şimşekler, bu haber ile daha da kararır ve Parla karamsar bir çıkmaza girer. Ön yargılı abiler, zengin bir aile, yepyeni b...