Gözlerimi kapadım:1, 2, 3, 4, 5, 6, 7...
Sakinleşmeliydim!
Kapı, kapı arkamda!
Gözlerimi hızla açtım.
NASIL YANİ, İÇERİ GİRMİŞ!
KARŞIMDA!
HAYIR!
.........
Kıvanç abime haykırmaya başladım bu defa, "KIVANÇ ABİ! LÜTFEN KOŞ, LÜTFEN!" yanağımdaki yeni kurumuş yaş firar edercesine yeniden aktı.
Şu lanet an bitsin artık!
Arkamdaki kapı bir anda açılınca korkuyla titredim.
Önümdeki bir çift göz benden uzaklaşmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordum. Şaşkınca sağa sola baktım önce, o çift göz gittikçe uzaklaştı benden. Sonunda pencerenin pervazına kadar gitmişti.
Birinin ismimi bağırışını duydum, "PARLA!" Şaşkınca etrafıma baktım. Kim sesleniyordu bana? Kapının olduğu yere baktım.
Eren abimdi.
Koşarak yanına gitmek istedim, gözümden devamlı akan korku yaşlarını umursamamaya çalışarak Eren abime sarılıp bu anın bitmesini diledim.
Ayaklarım hareket etmiyordu. Dünyanın en güçlü yapıştırıcısıyla tabana yapıştırılmış gibi hareket ettiremiyordum. Bırakın adım atmayı, kaslarım bile oynamıyor gibiydi.
N'oluyordu?
Ayaklarımı hissetmiyordum. Koşmam gerekiyordu. Koşup kaçmam gerekiyordu. Kendimi dışarı atmam gerekiyordu.
Var gücümle oynatmaya çalıştım. Haykırışlarım eşliğinde son gücümü kullandım.
Hareket etmiyorlardı.
Derken Eren abim yanıma yaklaştı, eliyle yüzümü kavradı. Yanaklarımdan ellerinin baskısını hissediyordum.
Garip bakıyordu bana, kirliymişim gibi.
Bir yandan da bağırıyordu çatık kaşlarıyla, "Parla, uyan artık abicim!"
Ufak şekilde elini yanağıma yapıştırdı, uyanmamı mı istiyordu? Ama ben zaten uyanık değil miydim?
Kâbusta mıydım?
Derin derin nefesler alıp verdim, eğer bir kâbustaysam lanet olası olaydan uyanmak ve gerekirse bir daha uyumamak istiyordum. Bu rüyanın yeniden tekrarlanmasındansa sonsuza dek uykusuz kalmayı yeğlerdim. O muşmula suratı bir daha görmektense bir daha uykuya dalmamayı tercih edebilirdim.
Umarım geberirdi.
Sonunda kâbusta olduğumu anlayacak şeyi yaptım, parmağımla kol derimi kısıktırdım ama hissetmedim. Şükürler olsun, rüyadaydım. Gözlerimi zorladım, açabilmek adına. Eren abimin sesi her zorlamamda daha da artıyor ve netleşiyordu. Ayrıca yalnızca Eren abinin de değil, Yankı, Kıvanç, Barkın, Ayaz ve Egemen'in sesi de binmişti üstüne. Sesler gitgide netleşirken ve bende göz kapaklarımı açabilmek adına son gücümü kullanırken tamamen gerçek hayata döndüğümü yanağıma geçirilen güçlü tokatlar sayesinde anlamıştım. Sonunda gözlerimi açtığımda sesimi de çıkartabildim, "Yüzümü her kim tokatlıyorsa bu anı bekliyormuş galiba. Hazır olsun bende birazdan onun bir yerlerini tokatlayacağım."
Sesim içime kaçmış kadar cızırtılı ve kısık geliyordu ama duyulduğunu Barkın abiden gelen kahkaha sesinden anladım. "Kızım, buralarda böyle cümleleri ben kurarım. Sen hayırdır ya?"
Gözlerimi yeni açmış olmama rağmen birkaç deneme ardından gözlerimi devirdim. Buna tüm abiler kahkaha atarken sonunda kendime geldiğimi hissedip birkaç öksürükle sesimi de düzeltmeye karar verdim. Eren abi yatağımın baş ucuna oturmuş, elleriyle saçlarımı okşarken konuştu, "Parla, iyi misin abicim? Ne gördün?"
"Aman be, iyiyim ben. Boşverin." Kıvanç abinin kaşları eş zamanlı olarak çatıldı, "Ne demek boşverin. Anlat bakayım, dinliyorum."
Derin bir nefes alıp içimden sabır çektim, öyle kolay anlatılacak bir şey görsem anlatırdım herhalde.
"Ya ciddiyim boşverin, hem şuan konumuz bu değil. Bana bir bardak su verir misiniz? Boğazım kurumuş da."
Egemen koşar adım dışarı çıktı. Ayaz konuştu, "Benim ismimi haykırdın, koşarak geldim ama kendine getiremedim seni. Sonra Kıvanç abimin ismini haykırdın ama o zaten buradaydı. Tek başıma hiçbir şey yapamadım, o an napacağımı şaşırmıştım zaten, direkt aklıma Kıvanç abimi çağırmak gelmişti. Sahi, neden benim ismimi söyledin?"
Kaşlarımı çattım, ilk Ayaz'ı mı çağırmıştım? Ne halis mallık varmış bende.
"Onu da mallığıma ver artık, o kadar pehlivan gibi koca koca adamlar durarken seni çağırmak da benim aptallığımmış."
Barkın abi gülmemek için kendini tutarken Ayaz'ın kaşları çatıldı, "Ne eksiğim varmış onlardan?"
Yattığım yerden sorduğu sorunun saçmalığını mimiklerimden anlamasını dilemiştim ama halen duran çatılı kaşları ve anlamaz boş bakışları sorduğu sorunun saçmalığını henüz kavrayamadığını gösteriyordu. "Sayayım mı?"
Ayaz bu defa şaşırmışçasına kaşlarını kaldırdı, "Say!"
Sağ elimi kaldırıp beş parmağımı yukarı kaldırdım. "1, boyut farkı bariz. 2, zeka farkı bariz. 3, cesurluk farkı bariz. 4, kavrama farkı bariz. 5, hız farkı bariz. 6, çeviklik farkı bariz. 7, tecrübe farkı bariz. 8-"
"Of tamam be tamam, sus!" Ayaz sinirle kendini kapıdan dışarı attığında keyifle kahkaha patlattım, "Gerçekleri duymak bu denli canınızı yakmasaydı keşke Ayaz Bey!"
.
Yine kısa ve minnoş(!) bir bölümle daha karşınızdayıımm.
Öncelikle nasılsınızz?? Umarım iyisinizdiriiriririrr!!
Bölüm nasıldııı? Karakterler nasıll? Olay örgüsü nasıl ilerliyor??!?!?!
Eleştirilerinizi buraya alabilir miyimmm?🙏🙏
Favori karakterinizz??
Sizce sonraki bölüm nasıl ilerleyecek??
O haldeee, bir sonraki bölüme kadar kendinize çok iyi bakınn ve kendinizi çooooookk sevinnn!! Çünkü ben hepinizi çooookkk seviyoruuummm!!!🤩🤩
Görüşürüüüüzzz!!🎀🤩😻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parla
Teen FictionParla; 17 yıl sonra yanlış ailede büyüdüğünü, doğumunda bebeklerin karıştığını öğrenir. Zaten annesi ile arasında çakan güncel şimşekler, bu haber ile daha da kararır ve Parla karamsar bir çıkmaza girer. Ön yargılı abiler, zengin bir aile, yepyeni b...