Bölüm 24~ Zayıf ve güçlü

462 11 49
                                    

SINIR: 2️⃣0️⃣⭐️ ve 2️⃣0️⃣💬

Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi.

-Stefan Zweig

Savaş ilanı yapan ben değildim ama savaşı başlatan hamle benden gelmişti.

Birbirimize doğrulttuğumuz silahlardan çıkan ilk kurşun düşmanlarımın en hassas noktasına isabet ederek onları paramparça etmişti.

Bizim silahımız zekamız; kurşunlarımız zaaflarımız; zırhımızsa egomuz ve kibrimizdi.

Savaş hiç olmadığı kadar çetin geçecekti çünkü kılıcımız hiç olmadığı kadar keskindi. Zamanında hepimizin canı çok yanmıştı ve bunun acısını birbirimizden çıkaracaktık.

''Artık sana hoş geldin diyebilirim, cehennemime hoş geldin.'' Kasılan yüzünden dişlerini sıktığını anlamıştım. Madem ona hoş geldin dememi istiyordu, ben de ona özel bir karşılama yapmak istemiştim.

''Kusura bakma,'' Yüzündeki ifadeden şoku atlattığını ve eski haline geri döndüğünü anlamak zor değildi. ''Ama istediğini elde etmene hiçbir zaman izin vermeyeceğim.'' Gülümseyerek hala ona söven topluluğu işaret ettim. "Verme, böylesi daha eğlenceli!" Bunu o kadar keyif alarak söylemiştim ki Akın ne kadar bozulduğunu gizlemekte zorlanmıştı. ''Gördüğün gibi benim isteklerimin gerçekleşmesi için senin iznin gerekmiyor. İstersen sen dayak yemeden buradan git.''

Akın şen bir kahkaha atarken bana çizmeye çalıştığı 'yıkılmadım ayaktayım' imajının kalabalığı daha da sinirlendireceğini hesaba katmamış olmalıydı. Ana avrat düz giden küfürler Akın'ın gülüşünü kesmeye yetmişti. Artık gülen taraf bendim. Akın ne kadar duygusuz gözlerle bana bakmaya çalışsa bile ne kadar sinirlendiği gözlerinden anlaşılıyordu. ''Güle güle Akın. Geldiğin gibi gitme zamanı.''

Akın son kez gözlerime baktıktan sonra yanımdan geçip gitti, nereye gittiğini görmek için arkama dönmeye tenezzül etmezken yüzümdeki zafer kazanmış kadının tebessümü büyümüştü.

İşte sen de böyle kös kös gidersin Akın bey.

Berker'e döndüğümde yüzümdeki gülümsemenin aynısını onda da gördüm. ''İşte bu kadar.'' Dedim kendi kendime. Berker arkamdaki bir noktaya odaklandıktan sonra yüzündeki gülümsemenin donuklaşmasıyla merakla baktığı yere döndüm. Benim de yüzümdeki gülümseme silinmişti, ne yapmaya çalışıyordu bu?

Akın sahnenin ortasında elinde mikrofonla duruyordu. Mikrofonun çalışıp çalışmadığına emin olduktan sonra konuşmaya başladı: ''En ufak bir olayda çekip gideceğimi düşünüyorsanız sizi daha çok hayal kırıklığına uğratacağım demektir.'' dedi büyük bir öz güvenle. Birkaç dakika önce bu lafları söyleseydi insanlar ona inanabilir hatta korkabilirlerdi fakat demin olanlardan sonra ikisi de mümkün değildi. Akın'ın yatışmasını beklediği topluluktan gelen sesler kesilmemiş aksine daha da artmıştı.

''Ben buradayım ve hiçbir yere gitmeyeceğim,'' Göz göze geldiğimizde devam etti: ''Hiç kimse beni buradan gönderemez.'' Dedi üstüne basa basa. ''Merak etmeyin neyin ne olduğunu size göstereceğim, yanınızdaki gerçek melek yüzlü şeytanları çok yakında ortaya çıkaracağım. İşte o zaman bana bugün dedikleriniz için çok pişman olacaksınız ama merak etmeyin ben affedici birisiyimdir.'' Mikrofonu yere attı, kimseyle muhatap olmadan sahneden indi ve çıkışa doğru ilerledi.

Kafamı iki yana sallarken alayla güldüm. Ateş olsa cürmü kadar yer yakardı. Akın'ı düşünerek daha fazla vakit kaybedemezdim. Berker'e dönüp ''Şampanya mı? Viski mi?'' diye sordum. ''Zafer kutlamasına şampanya yakışır abla!''

YALANLARIN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin