Bölüm 10- Korku ve Cesaret

997 30 65
                                    

"Bu yükün altında öleceksin. " dedim hamala.
"Ölüm kolay, sen umuttan haber ver." Dedi ve ekledi:
"Umut varsa dünyayı vur sırtıma."

-İlhan Berk

Hepimizin hayatında unutulmaz role sahip iki tip insan vardır:

Minnetle hatırladığımız kahramanımız ve nefretle hatırladığımız celladımız.

Hayatımın kahramanının bizzat kendimin olması gurur duymaması sağlasa da celladımın da kendi vicdanımın olduğunu bilmek midemi bulandırıyordu.

Şimdilerde 'ben pişman olacağım bir şeyi yapmam' diye geçinmemin en büyük sebebi hayatımın kötülüğü ve hayatımı değiştiren olaydı.

Pişman mıyım? Bunu yıllarca kendime sordum, cevabını hiçbir zaman alamadım ama şimdi kendi gerçeklerimle baş başayken bu sorunun cevabını almayı başardım.

Pişman değildim; her çocuk huzurla yaşamak ister, benim istediğim gibi. Ve hiçbir çocuk benim yaşadıklarımı hak etmez. 

Küçücük çocuktum, saftım, toydum arkadaşım sandığım kişinin gözlerindeki celladımı göremedim ve ihanetini hak etmedim.

Küçücük çocuktum, saftım, toydum öz babamın gözlerindeki celladımdan ne kadar ileri gidebileceğini görebiliyordum ama hiçbirini hak etmedim.

İkisine de yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım: geceleri vicdanımın kendini hatırlatmasından hemen sonra acılarım da kendini belli ediyordu.

Aklımla hareket ediyor gibi görünsem de ben aslında hislerimle yaşıyordum. Bir şeyi görmezden gelmek onun varlığını yok etmiyordu. Aksine daha fazla hatırlatıyordu.

Çocukluğumu atlatmak çok zor olmuştu, tek başıma bunun üstesinden gelmeye çalışmaksa beni iyice paramparça etmişti.

On sekiz yaşıma kadar her gece çocukluğum beni ziyaret ederdi, kalp kırıklarım beni sarmalamalardı, göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırdı...

Her ne kadar kabullenmek istemesem de beni toparlayan kişilerden biri de Ozan'dı. Onunla uğraşmak ,daha doğrusu savaşmak, kafamı dağıtmıştı.

Çünkü karşımdaki düşmanın bir kalbi vardı, vicdanı vardı, merhameti vardı. Erdemli bir savaşçıyla oynamak bambaşka bir duyguydu, daha önce hiç tatmadığım bir duygu.

Evet benim de sınırı aştığım zamanlar olmuştu ama benim özüm böyleydi. Kötülüğün içinde nefes ala ala, iliklerime kadar öğrenmiştim.

Bu düşüncelerimi hiçbir zaman sesli dile getirmediğim gibi kendi kendime de düşünmemiştim.

Şu anda hatalarımla baş başa olmam buna vesile olmuştu.

Hislerimi kontrol altında tutabildiğim gibi korkularımı da kontrol altında tutabiliyorum. Ve şimdi hakkında hiçbir şey bilmediğim ve çok az fikrimin olduğu bir duruma düşmüşken azıcık da olsa korktuğumu belli edemezdim. Yoksa bundan sonuna kadar faydalanmaya çalışırlardı.

Ellerimin, kollarımın bağlı olması ve kapkaranlık odada gözümün önünü bile göremiyor olmam beni korkutmuyor dersem yalan söylemiş olurdum.

Sorgu odasında olmam gerekirken geldiğim bu odada geçirdiğim belki iki gün belki daha fazlası... Peki bu noktaya nasıl gelmiştim?

İki Gün Önce...

YALANLARIN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin