Bölüm 8- Kaygı ve Huzur

838 33 42
                                    

Bir insana en doğru yolu gösteren şey: kendi vicdanıdır.

-Jane Austen

Duyacağımı duyduktan sonra dikkat çekmemek için içeri girdim ve Nida'yı aramaya başladım. Ozan'ın ikinci bir telefonu vardı ve büyük ihtimalle odasında saklıyordu, o telefonu bulmanın en kolay yoluysa Nida'dan geçiyordu.

Mutfağa girince Nida'nın yalnız olmadığını gördüm. ''İki dakika müsade eder misiniz?'' Nida da diğerleriyle birlikte çıkmak üzereyken kolundan tutup durdurdum. Kapıyı da kapattıktan sonra ona döndüm.

''Ozan'ın odasını detaylıca araman lazım.'' Nida'nın bir an için gözleri şaşkınlıkla açılsa da kendini toparladı. "Özellikle aradığımız bir şey var mı?'' Dediğimi yapacak olması yüzümde sinsi bir tebessüm oluşmasını sağladı.

''Telefon. Her yere bakman lazım, Ozan gizli bir şeyi kabak gibi ortaya koyacak birisi değil. Tabloların içinden arkasına hatta parkelerin altına kadar her yere bakmanı istiyorum.'' Nida kafasını salladı.

''Hiç merak etme, o telefonu bulacağım.'' Kolunu sıvazladım, ''Akşam yemeğinde onu oyalayacağım, o sırada odasını ararsın.'' Tekrardan kafasını salladı. ''Sen o telefonu bul, bana getir; sonra da banka hesabını kontrol etmeyi unutma.'' Göz kırpmamla birlikte gülümsemesi büyüdü.

Paragöz insanlar; parmağında oynatması en kolay tiplerden biriydi.

Dış kapının zil sesini duymamla mutfağın kapısını açtım ve Nida'nın çıkmasını işaret ettim. O kapıyı açmaya gidince ben de su içtim ve elimdeki bardakla mutfaktan çıktım. Büyük ihtimalle Ozan'ın diğer gereksiz arkadaşları gelmişti.

Gördüğüm yüzler gözlerimin şaşkınlıkla açılmasını sağlamıştı. Sevinsem mi üzülsem mi karar veremiyorum.

''Işık'cığım kocaman olmuşsun!'' Süveyda yengemin sesini duymamla boynuma atlaması bir oldu. En son beş ay önce gördüğüm yengem...

Gülümseyip ondan ayrıldım ve dayıma sarıldım. ''Hoş geldiniz.'' Dayımdan da ayrıldıktan sonra kuzenime döndüm. Kollarımı iki yana açıp, ona yaklaştım. Şerefsizi özlemiştim. Kaan'ın da bakışları bana dönünce kollarını açtı. ''Vay! Kraliçem.'' Ona sıkı sıkı sarıldım.

Sırtını sıvazlarken boynundaki kabuk bağlamış yarayı gördüm, elimi üstünde gezdirmeye başlayınca Kaan benden ayrıldı. Göz göze geldiğimizde gözlerini kaçırdı. ''İyi misin?'' Derin bir nefes aldı. ''Konuşuruz.'' O da benim gibi fısıldayarak konuşmuştu.

'Kaçamazsın' dercesine ona baktım ve kıvırcık saçlarını çektim. Gülümseyip kolunu omzuma attı, birlikte salondan içeri girmemizle Ozan'la göz göze gelmem bir oldu.

Kaşları çatılmış bir şekilde önce bana, sonra Kaan'ın omzumdaki koluna daha sonra da Kaan'ın gözlerine baktı. Yıllardır görüşmedileri için tanıyamamıştı.

Dayımla yengemin de salondan içeri girmesiyle Ozan'ın gözleri onlara döndü ve çatılan kaşları normal haline döndü, dayımı hatırlamıştı.

''Sultanım!'' Kaan'ın bağırarak anneme koşmasıyla bu sefer kaşlarını çatan ben oldum, şerefsiz beni anında satmıştı.

Hepimiz hasret giderdikten ve rutin sohbetler yapıldıktan sonra canımı sıkacak bir konu açılmıştı. Birazdan ortalık karışacaktı. ''Ee evlilik ne zaman Işık'cığım? Yaşın geçiyor bak.''

Ozan'la aramda sadece bir yaş olmasına rağmen bu soruların hedefi o değil,yalnızca bendim. Her zaman olduğu gibi erkeklere değil, kadınlara bu tarz sorular soruluyordu.

YALANLARIN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin