En derin yaralarla başlar, en derin gülücükler.
En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı.
En derin denizlerde boğula boğula becirirsin tek bir seferde yaşamayı...
-Nietzsche
Ateşi bilmeyen bir insan, ilk defa dokunduğunda canı yanar ve bir daha dokunmaya yeltenmez. Fakat tehlikeden beslenen insanlar, o ateş onları yok edene kadar dokunmaktan vazgeçmez.
Hem zeki hem kurnaz insanlarsa o ateşe bile isteye dokunur ancak yanmalarına ramak kala geri çekilmesini bilirler. Yanarlar ama sapasağlam dururlar. Onları yok etmek 'imkansız' diye tabir edilebilecek güçlüktedir.
Ben, Işık Arıkan olarak bu iki sınıfa da dahil olduğumu hissediyorum.
Durmam gereken zamanı çok iyi biliyorum, bir gün çok fena yanacağımı bildiğim gibi. Ama kül olup olmayacağımı bilmem mümkün değildi. Bundan ancak son nefesimi verirken emin olabileceğim.
Halil Cibran "Yaşadığınız acıların çoğu kendi seçimlerinizin sonucudur." Demiş. Belli bir yaşıma gelene kadar yaşadığım her şey benim dışımda gelişmişti, en ufak bir suçum yoktu, hiçbirini hak etmemiştim.
Ancak ondan sonra yaptığım her şey kendi seçimlerimin sonucuydu. Beni bekleyen son da buna dahildi.
Beni bekleyen son, kül olmamı sağlayacak mıydı?
Bunun cevabını almak için önümde bir ömür vardı.
Şu an her ne kadar sakin görünsem de içten içe gergin hissediyordum. Beni neyin beklediğimi bilmediğim bir yere kendi ayaklarımla gelmek ne olarak tabir edilirdi bilemiyorum.
Düşüncelerimin arasında can çekişirken beklenmedik bir anda cebimde titreyen telefonum irkilmeme neden olmuştu. Arkadaşım hatta belki de en yakın arkadaşım olan Elif arıyordu.
Telefonu açtığım an telaşlı sesini duydum: ''Işık neredesin?'' Neden sorduğunu bilmediğim için üstü kapalı bir yalan söylemem gerekiyordu, yanıma gelmemesini sağlayacak bir yalan. ''Yeni reklam filmimizle ilgili toplantıdayım, ne oldu?'' Aynı iş yerinde çalıştığımız için işlerimizin ne kadar yoğun olduğu en iyi bilenlerden biriydi.
''Kenan beni terk etti, acil buluşmamız lazım.'' Dediğime sorgulamadan inanması ne kadar üzgün olduğunu gösteriyordu, sıkıntılı bir nefes verdim. ''Toplantıdayım diyorum kızım! Nasıl çıkıp geleyim?'' Mekanın girişinde olduğum için müzik sesi çok az duyuluyordu, zaten Elif bunu fark edecek durumda değildi.
''Işık iyi değilim diyorum! Ben burada hayatımın bütün amacını kaybetmiş gibi hissediyorken sen kalkmış bana neler diyorsun!'' Gözlerimi devirmeden duramadım, bazen tam bir salak gibi davranıyordu.
''Ne saçmalıyorsun Allah aşkına! Sen Kenan için mi yaşıyorsun?!'' Sert sesime Elif'in burnunu çekme sesine karıştı. Delirmeye başlamıştı. ''Ne diyorsun kızım!''
''Elif, şimdi çok önemli işlerim var, sen de bir erkek için kendini daha fazla yıpratma ve gözyaşlarını silip sırtını dikleştir tamam mı? Hatta arkadaşlarınla buluş falan.'' Karşıdan gelen tek sesin öksürük sesi olması beni onayladığını gösterdiğini umuyordum.
''Tamam, konuşuruz yarın.'' Beni anlamıştı ama eksik anlamıştı. ''Arkasına bakmadan giden birisine karşı sen de ona bakmadan hayatına devam etmelisin. Böyle düşün.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANLARIN İÇİNDE
ActionENTRİKA VE KAOS SEVENLER İÇİN...💥⚔️ İyiliğin ve kötülüğün birbirine karıştığı, Darbenin dosttan mı düşmandan mı geleceğinin belli olmadığı, Aşkın ve nefretin en uç noktalarda yaşandığı, Kazananın aynı zamanda birçok şey kaybettiği bir dünya... 🔥 ...