Bölüm 14- Oyun ve Gerçek

793 34 43
                                    

Kinci insanlar cadılar gibi yaşarlar: kötü oldukları için sonları da kötü olur.

-Francis Bacon

Fırsatlar, beklemek için değil; yaratılmak için vardır ve her insan kendi fırsatını yaratmak için dünyaya gelir.

İki tip insan vardır: kendi fırsatını kendi yaratanlar ve kendi fırsatını yaratmış kişilerin fırsatlarından faydalananlar.

Geçenlerde aldığım terfi benim fırsatımdı ve bunu ben kendim yıllar boyunca verdiğim emeklerle ilmek ilmek yaratmıştım.

Az önce kapıdan içeri giren Ozan'ın yaptıysa tam olarak benim yarattığım fırsattan faydalanmaktı.

''Neyseki şirketimiz benim gibi bir çalışana sahip!'' İçeriye Ozan'la birlikte egosu da girmişti. ''Neden geldin Ozan?'' Göz göze geldiğimizde gözlerinde gördüklerim hiç hayra alamet değildi.

''Senin batırdığın işi toparlamaya geldim Işık.'' Alayla gülümsedim. ''Nasıl olacakmış o?'' Cebinden çıkardığı belleği masaya bıraktı, yüzünde kibir dolu bir tebessüm vardı. ''İşte böyle!''

Aklımdan geçen düşüncelerin doğru olmamasını diledim: umarım Ozan, benim yüzümden şirketin zor duruma gireceği ve bu durumdan kendisi sayesinde kurtulacağımız  bir oyun kurmamıştır.

Bir şey demeden sabırla babanın flash belleği bilgisayara takmasını izledim. Babanın dakikalar süren tepkisizliğine karşı dayanamayıp bilgisayara baktım.

Neyseki Ozan benim kodlarımı kendi yazmış gibi davranmaya cesaret etmemişti! Yoksa bu şirkette kan çıkardı!

''Bu işi sana kim verdi Ozan?'' Gözlerini bana çevirmemesi, daha fazla sinirlenmemi sağlıyordu. ''Birinin bana iş vermesine ihtiyacım yok Işık.'' Alay dolu bir tebessümle kafamı salladım.

''Doğru, sen haddin olmayan şeylere burnunu sokmaya bayılırsın! Bir an atladım.'' Gözleri bana döndüğünde, gördüğüm tek duygu: hırstı.

''Son zamanlarda senle çok vakit geçiriyorum, senden bulaştı herhalde.'' Tam ağzımı açıp cevap verecektim ki babanın konuşmasıyla laflarım ağzıma tıkıldı. ''Son derece başarılı bu kodlar Ozan, aferin sana!''

Benim kaşlarım çatılırken, Ozan'ın yüzünde zafer dolu bir tebessüm oluştu. ''Anlamadım?'' Ozan bana doğru eğildi. ''Senden daha başarılı olduğumdan bahsediyoruz Işık, bunu zaten yıllardır çok iyi biliyorsun neden şimdi şoka giriyorsun ki?"

''Kes sesini Ozan, senle muhatap olmuyorum.'' Kafasını salladı. ''Yenilmeyi hazmedemiyorsun tabi!'' Kulağıma fısıldamasına karşı daha da sinirlenmiştim.

''Birazdan başlayacak toplantıda Ozan'ın kodlarını kullanalım, maalesef Işık bu konuda bizi hayal kırıklığına uğrattı.'' Ozan'ın bana yalandan attığı üzgün bakışları görmemezlikten gelmeye çalıştım. ''Baba! Ozan benim kodlarımı çaldı!'' Ozan'ın gözleri sahte bir şaşkınlıkla büyüdü. ''Yok artık ya! İftira atıyor bir de!''

''Ben senin ruhunu biliyorum oğlum! Toplantıdan önce tuvalete gitmiştim, o sırada odama girip kodları değiştirdin.'' Baba elini masaya vurarak araya girdi. ''Ozan toplantıdan önce benim yanımdaydı Işık. Senin dediğini yapmış olması mümkün değil!''

Ozan'la göz göze geldiğimizde göz kırptı. Konuşmasa bile gözlerinden bana ne demek istediğini anladım: 'Bunu düşünmeyeceğimi mi sanıyorsun?'

"Bir başkasını yollamıştır odama!" Sonuna kadar direnecektim, Ozan da sonuna kadar savunma yapacaktı, onu çok iyi tanıyordum. Beklediğim gibi de oldu: "Kamera kayıtlarına bakabilirsiniz." Şerefsiz bunu da halletmişti.

YALANLARIN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin