Bölüm 2- Riya ve Hakikat

3.4K 48 27
                                    

Doğruları biliyorsan yalanları dinlemek eğlencelidir.

-Bernard Shaw

''Kaldık mı baş başa?'' dedim ve arkama yaslandım. Bu andan itibaren şifreli konuşmak zorunda değildik, gerçek Işık ve Ozan baş başa kalmıştı.

''Savaş yeniden başlıyor Işık hanım.'' Dedi ve aynı benim gibi arkasına yaslandı.

İki savaşçı da kılıçlarını çekti.

''Kaybedeceğini bildiğin bir savaşa girmek istediğinden emin misin Ozan? Bence enayilikten başka bir şey değil.'' Derin bir nefes aldı ve kafasını salladı.

''Kabul ediyorum, ilk savaşımızı sen kazandın. Adice de olsa, alçakça da olsa kazandın ama bu ilk ve son zaferindi. Şimdi mağlubiyet serin başlıyor. Kendini buna hazırlasan iyi edersin.'' Kendisinden son derece emin olan tavırları, bakışları ve sözleri altında beni ezmeye çalışıyordu, ona istediğini vermeye hiç niyetim yoktu.

''Senin saati çalmaya çalışman adice değil ama benim sana yaptığım adice öyle mi? Kusura bakma Ozan, kendi kuyunu kendin kazdın.'' Son söylediğimde haklı olduğumun o da farkındaydı. ''Ben kendi kuyumu kazmış olabilirim ama sen de kendi sonunu hazırlıyorsun ve şunu asla aklından çıkarma: sonun benim sayemde olacak.'' Son kelimleri üstüne basa basa söylemişti. Tedirgin olsam da bunu ona göstermedim ve kendimden emin bir şekilde gülümsedim.

''Bunu söyleyen bir sürü kişi oldu ama bak,'' Dedim ve elimle kendimi gösterdim. ''Hala buradayım, hala yıkılmadım. O yüzden fazla ümitlenme derim, sonra büyük hayal kırıklığı yaşarsın.'' Ukala bir şekilde kollarımı birbirine bağladım. Kaşlarımı kaldırıp indirdim. ''O yüz ifadesini çok gördüm de...'' diye mırıldandım.

''Bu sefer karşında ben varım Işık. Unutma; altı sene geçti. Çok değiştim, çok güçlendim.'' Üstüne basa basa söylediği sözlerden sonra ayağa kalktı ve yanıma gelip kulağıma eğildi. ''Ve çok acımasızlaştım.'' Vereceğim tepkiyi görmeyi bile beklemeden odadan çıktı. Böylece yemek masasında tek başıma kalmış oldum.

Ozan'nın dediklerine alayla sırıttım. En fazla ne yapabilirdi ki? Beni öldürecek hali yoktu sonuçta... Bundan dolayı dediklerini önemsemedim ve bardağımdaki sudan içtim.

Bardağımı masaya bırakacakken Ozan'nın yanına almayı unuttuğu telefonunu fark ettim. Fırsat bu fırsat diye düşünerek telefonu aldım. Ekranı açmamla şifre olmadığını gördüm. Neden şifre koymamıştı ki? Altı sene önce şifresi vardı.

Galerisine girince tek bir fotoğraf olduğunu gördüm. Üstünde bugün giydiği kıyafetler vardı, yüzündede o pis sırıtış. Fotoğrafın çekildiği saate baktım.

Yarım saat önce... Masanın ortasında kabak gibi duran telefonu unutması... Ve arada telefonuna kayan bakışları... Ulan resmen özellikle yapmıştı bunları! Avcumu yaladığımı düşünmemi istediği için yapmıştı.

Ama bende ona papuç bırakacak göz yoktu. Galerisine birkaç hatıra bıraktıktan sonra ayarlar bölümüne girdim. Telefonun dilini Çince'ye çevirdikten sonra paşamızın telefonunu aldığım yere geri koydum. Sen benimle baş edebilir misin ulan?

Kendi kendime güldükten sonra ayağa kalktım ve odama ilerledim. Müdürün verdiği sunuma başlamadan önce Elif'i aradım ancak 'aradığınız kişi başka birisiyle konuşuyor' sesi geldiği için Elif'le konuşamadım ve çalışma masamın başına oturdum.

YALANLARIN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin