Bölüm 4- Kaos ve Barış

1.4K 36 38
                                    

Hep yanlış insanlar vicdan azabı çekiyor, acılara neden olanların vicdanı yok.

- Steig Larsson

''Ya oğlum! Hadi Ozan'nın ve Berker'in arkadaşı ziyarete gidiyorsunuzdur anlarım, Işıl'ın hiçbir şeyi değil ama polyanalığından gidiyordur gene anlarım ,aslında anlamam ama konu uzamasın, benimse düşmanım! Ben niye gidiyorum ulan!'' Dakikalardır devam eden söylenmelerime karşı yanımdaki koltukta arabayı kullanan Ozan nefesini sesli bir şekilde dışarı üfledi.

''Biz de sana çok meraklı değiliz, yüzünü görmek için yanıp tutuşmuyoruz yani merak etme! Şeytan görsün yüzünü.''

Gülümsedim ve kafamı yavaşça ona çevirdim. ''Görüyor zaten.'' Dudağımı ısırıp kibirli bir şekilde ona baktım.

Ozan da kısa bir an bakışlarını bana çevirdi ve aynı benim gibi gülümsedi. ''Aynada mı? Haklısın.''  Ellerimi birleştirip sahte bir heyecanla ona baktım.

''2-A sınıfından Ozan arkadaşımıza bu laf sokuşu için teşekkür ederiz, şimdi de bütün kapasitesini ortaya koyup yazdığı bir dizelik şiirini okuyacak(!)'' Ozan 'hah' dedi ve kafasını iki yana salladı.

''Bakıyorum da yine yatağın komik tarafından kalkmışsın. Gerçi bizi bu bayat espiriler güldürmüyor ama olsun.'' Omuzumu silktim. ''En azından senin gibi budala olan kısmından kalkmadım, buna da şükür.''

Bu sefer nefesini dışarıya üfleyen Işıl oldu. ''Bu saçmalığa daha ne kadar devam edeceksiniz? Keşke ayrı arabalarla gitseydik.'' Arkamı dönünce bezmiş bir şekilde bize bakan Işıl'ı ve nereden bulduğu çözemediğim patlamış mısırı yerken aynı zamanda bizi zevkle izleyen Berker'i gördüm.

''Hayır ya! İyi ki birlikte gidiyoruz, diğer türlü çok sıkılırdım.'' Dedi bütün arsızlığıyla Berker.

Ozan ve Işıl gözlerini devirirken, ben arkama yaslanıp sırıttım. ''Stand-up da yapalım mı Berker? Ne dersin? Daha fazla eğlenirsin(!)'' Işıl'a karşı atak Berker'den anında geldi: ''Şunların atışmaları en büyük eğlence zaten kızım. Gerek yok Cem Yılmaz'a.''

''Berker zaten hastaneye gidiyoruz, kaşınma istersen!'' dedi Ozan. Sesinin sertliğine karşı sırtttım. ''Gözünü seveyim sus Berker, bir de seni ziyarete gelmekle uğraşamam.''

Arkamı döndüğümde gördüğüm gülümsemesi ona göz kırpmamla daha da büyüdü. ''Evet, evet ben susayım da siz atışmaya devam edin.'' Işıl bize daha fazla tahammül edemeyeceğinden olsa gerek çantasından kulaklığını çıkarmıştı.

''Alper'in ailesi de olacak mı?'' diye sordum. ''Hayır onlar sabah uğramışlar, biz birisi yüzünden yetişemedik.'' Son cümlesinden sonra bana ters bir bakış atan Ozan'a omzumu silkerek cevap verdim. Alper için biricik hafta sonumu erken kalkarak heba edemezdim, kimse kusura bakmasın.

''Alper tek çocuk muydu?'' Özellikle merak etmiyormuş gibi davranmaya çalışıyordum. ''Abisi var.'' Sorumu cevaplasa bile neden sorduğumdan işkillenmişti. Aslında bir planım yoktu ama yarın bir gün işime yarar, diye bilgi topluyordum.

''Keşke ablası da olsaymış.'' Konuyu başka bir yere çekmeye çalıştım. ''O nereden çıktı?'' diye sordu. ''Yani bak Işıl'a, Berker'e ablaları var ve ne kadar rahatlar. Gerçi o benim mükemmeliğim ama olsun.'' Dalga geçerek konuyu dağıtmaya çalışıyordum. Ozan bu söylediklerimden sonra kahkahayı patlattı. Kırmızı ışıkta durunca bana doğru döndü. Ben de sırtımı kapıya yasladım.

''Ne var yani Berker'in de ablası yok.'' Berker'in gözleri şaşkınlıkla açıldı, olayların raydan çıkacağını düşünüyordu büyük ihtimalle. ''Allah Allah! Nereden çıktı o? Berker'in ablası benim.'' Ozan 'maalesef' der gibi kafasını iki yana salladı.

YALANLARIN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin