Bölüm 15- Sahtekar ve Sahici

597 28 64
                                    

Efsaneye göre bir gün gerçek ve yalan buluşurlar. Yalan doğruyu söyler ve "Bugün hava çok güzel." Der. Gerçek etrafa bakar ve gözlerini gökyüzüne çevirir. Hava gerçekten çok güzeldir.

Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte zaman geçirirler, Yalan doğruyu söyler: "Su çok güzel, birlikte banyo yapalım." Gerçek şüpheyle suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar. Yalan bir anda sudan çıkar ve Gerçek'in kıyafetlerini giyerek kayıplara karışır. Kızgın Gerçek kuyudan çıkar ve Yalan'ı bulmak, kıyafetlerini geri almak için her yerde onu aramaya başlar.

Dünyada çıplak Gerçek'i görenler onu hor görmekte ve ona öfkeyle bakmaktadır. Zavallı Gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur. O zamandan beri Yalan, dünyanın her yerinde Gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır.

Dünya ise hiçbir şekilde çıplak Gerçek'i görmek istememektedir.

-Jean Leon Gerome Kuyudan Çıkan Gerçek 1896

Yalanın yalanı doğurduğu gibi kötülük de kötülüğü doğurur.

Bir kere kötülük yaptın mı arkası kesilmez, devamı her zaman gelir. İstemesen bile gelir.

Ama yaptığını gizlemek için ama daha beterini yaşatmak için... Her şekilde devamı gelir.

Zaten taraflar arasındaki savaşlar da bu yüzden devam etmiyor muydu? Birsi hamle yapıyordu, diğeri ona karşılık veriyordu ve bu döngüden çıkmak mümkün olmuyordu.

Belki de bundan kurtulmak istemediğimizden dolayı içinde bulunduğumuz düzen değişmiyordu.

Bir savaşın bitmesi için bunu iki tarafın da istemesi gerekiyordu. Tek tarafın isteği yeterli olamazdı çünkü karşı taraf onu yok etmek için elinden geleni yapmaya devam ederdi.

Benim savaşım Ozan'laydı. Üvey abim. İkimizin de birbirini kardeş olarak görmesi ilk günden beri mümkün değildi, olamazdı ancak düşman olmamıza gerek var mıydı bilemiyorum.

Savaşın fitilinin ateşlenmesi çok eskiye dayanıyordu. Acaba o güne geri dönebilecek olsak gene aynı cümleleri kurar mıydık birbirimize?

Bu sorunun cevabını ben veremezdim çünkü o zehirli sözcükleri ilk Ozan söylemişti, ben de devam ettirmiştim. Eğer o bana daha farklı davransaydı o sabah, ben de ona bambaşka davranırdım, bundan adım kadar eminim.

Fakat hiçbir şey değişmez, biz gene de iki düşman olurduk çünkü o günden sonra yaşadığımız büyük şok ikimizden de bağımsız gerçekleşmişti ve biz birlikte buna karşı savaşamazdık, gene birbirimizle savaşmak zorunda kalacaktık.

Öyle ya da böyle Işık ve Ozan ezeli düşmanlardı ve hiçbir şey bunu değiştiremezdi.

Yapmak istemeden yaptıklarımız ve istemiş olmamıza rağmen yapamayacağız şeyler de buna dahildi.

Hayat bizi iki düşman olarak kodlamıştı ve biz de buna ayak uydurmak zorunda kalmıştık; benim bundan şikayetim olabilirdi, eğer o sabah birbirimize çok farklı yaklaşmış olsaydık.

O gün olanlar da ondan önce olanlarda aramızda bir sırdı ve ikimiz için tabuydu. Hiç kimse yokken bile yasaklı kelime olarak görür ve konusunu hiç açmazdık.

Benim için bir sorun değildi, nasıl olsa çocukluğumdan beri sır tutma konusunda çok iyiydim.

Nasıl ki mutlu ve huzurlu gibi görünen çocukluğumun gerçeklerini yok sayabiliyorsam, Ozan'la düşmanlığımızın altında yatanları da hiç yaşanmamış gibi unutabiliyordum.

YALANLARIN İÇİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin