Gerçek boya istemez; kendi rengi solmaz çünkü.
-William Shakespeare
Islak saçlarımı gelişigüzel kurutup, at kuyruğu yaptıktan sonra odamdaki banyodan çıktım ve makyaj masamın önüne geldim. Dün gece Ozan'la tartıştıktan sonra uzun uzun düşünmüştüm. Bir an evvel onu evden göndermem gerekiyordu. Aksi takdirde başımı fena ağrıtacaktı.
Parfümü de sıktıktan sonra telefonumu arka cebime koyup odamdan çıktım. Sabah erken olduğu için ev halkının uyanmamış olduğunu düşünüyordum ancak salondan gelen sesler beni yanılttı ve adımlarımı oraya yöneltmeme sebep oldu.
Sesleri daha net duyunca konuşanların kim olduğunu anladım ve anında gözlerimi devirdim. Bir bunlar eksikti!
Gereksiz Ozan ve ondan daha da gereksiz arkadaşları!
Ozan beni ne kadar seviyorsa onlar da beni o kadar severdi(!) Son hamlemden sonra onları bir daha görmemiştim ama bana karşı olan nefretlerinin daha da büyüdüğüne eminim.
Kapının girişine geldiğimde aralarındaki muhabbetin konusunun ben olduğu fark ettim. ''Hayattaki tek vasfı insanların kuyusu kazmak olan üvey kardeşin ne yapıyor?'' diye sordu hayattaki tek vasfı insanların ayağını kaydırmak olan Çağlar.
''O kadar sene boyunca bir insan hiç mi ileri gitmez ya? Yerinde sayıp duruyor.'' Hiç merak etme Ozan'cığım seni bu sefer öyle bir göndereceğim ki bir daha bu kapıdan adımını dahi atamayacaksın.
''Gerçekten umudun var mıydı? Bırak ileriyi geriye gitmiş olmasını beklerdim ben.'' Dedi bir diğer gereksiz Timur. Ben bunlara az bile yapmış ha! Çok kaşınıyorlar.
''Şu an burada değil ama değil mi? Hiç yüzünü göresim yok karaktersiz köpeğin.'' Dedi zavallı Alper. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Bana en çok kinlenen o olmuştu sanırım.
Halbuki aralarında en çok ,hatta tek, atıştığım kişi Çağlar olurdu. Diğerleriyle birbirimizi pek sallamazdık. Tabi Çağlar'ın kuyusu ekstra kazdığım için de olabilirdi bunun nedeni.
''Aman yok bu saatte uyanmaz o cadı! Gelip huzurumuzu kaçıramaz.'' Çağlar'ın sözlerine alayla gülümsedikten sonra olduğum yerde durmayı kesip salondan içeri girdim.
''Hiç sanmıyorum.'' Dedim sinir bozucu gülüşümle. Çocuklar koltuklara yayılmış bana sallıyorlardı. Girdiğimi görünce hepsi gözlerini devirdi. Bu hallerine daha fazla gülerken onların yanına doğru yürüdüm.
''Anti Işık Club toplanmış bakıyorum, beni göme göme bitiremediniz!'' Alper yarım ağız gülümsedi ve bana küçümseyici bir bakış attı. ''Onu da yapacağımız günler gelecek, hiç merak etme.'' Aldığım tehdite karşı kaşlarımı kaldırıp kafamı salladım.
''Yani... ülkede kalmayı başarabilirseniz bir ihtimal.'' Diye mırıldandım kısık ama hepsinin duyabileceği bir şekilde. Alper ve Timur bana ters ters bakmaya devam ederken Çağlar alaylı bir şekilde konuştu.
''Efendim bu dediklerimiz seni anlatmaya yetmez ki! Hatta az bile.'' Ona gülümseyip yanındaki boş yere oturdum. ''Bana olan sevginiz gözlerimi yaşartıyor gerçekten.'' Çağlar vücudunu bana çevirdi ve sinir bozucu bir şekilde gülümsedi. ''Nasıl da özlemişim minik cadıyı!'' Ukala bir şekilde gülümsedim.
''Normal hayatım. Özlemesen anormal olurdu.''
''Sen sinsi sinsi bizi mi dinliyordun?'' diye sordu şüpheyle gözleri kısılan Ozan. Benden önce ne konuşuyorlardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANLARIN İÇİNDE
AçãoENTRİKA VE KAOS SEVENLER İÇİN...💥⚔️ İyiliğin ve kötülüğün birbirine karıştığı, Darbenin dosttan mı düşmandan mı geleceğinin belli olmadığı, Aşkın ve nefretin en uç noktalarda yaşandığı, Kazananın aynı zamanda birçok şey kaybettiği bir dünya... 🔥 ...