2

17.9K 550 20
                                    

Nezarethaneye  düşmüştüm. Kafamı demirlere yaslamış daha 1 saat önce özgür bir kadınken nasıl buralara düştüğümü sorguluyordum. Her şey Mal Barış abi yüzünden olmuştu.
Beni ensemden tutup bağımlı olduğumu söylediğinde ne diyosun be diyerek ona zorluk çıkarmış o da benim uyuşturucu kullandığımı söyleyerek üzerimi aramaya çalışmıştı. Ben ona engel olmaya çalışırken aramızda bir arbede yaşanmış ve görevi başında memura zorluk çıkarmaktan beni nezarethaneye atmıştı.
"Ben hayatımda uyuşturucu bile görmedim ya nasıl kullanayım hem şu güzellikle uyuşturucunun nasıl bir alakası olabilir. Siyah saç desen bende ela göz desen bende fındık burnumdan hiç bahsetmiyorum bile. Şu bebeksi sıfat için o kadar borcun altına girdim ama mal adam beni içeri attı" diye konuştuğumda yanımda duran abla oflayarak başını duvara yaslamıştı. Kendisi 35 yaşlarında çakma sarışın bir ablamızdı. Sanırım bu hanımefendi kötü yola düşmüştü en azından tipi öyle görünüyordu.
"Kafamın içine ettin bir saattir. Bir sus tuşun yok mu senin. Anandan doğduğun günden beri anlatıyorsun kafa da bu kafa" diyerek bana bağırdı. Bu hanımefendi bağırışıyla beni biraz korkutmuştu.
"Hanımefendi ben arkadaşlık edelim diye şey ettim. İstiyorsanız siz anlatın ben dinleyeyim" dediğimde pis pis bana baktı.
"Tamam konuşmak istemiyorsanız konuşmayalım" diyip yerime geçtim ama burda öylece beklemek canımı sıkıyordu. Ayağa kalkıp kafamı yine demirlere yasladım ve şarkı söylemeye başladım.
"Dışarda mevsim baharmış. Gezip dolaşanlar varmış günler su gibi akarmış geçmiyor günler geçmiyor" dediğimde. Abla artık bana tahammül seviyesini yitirmiş ve sus artık be sus diyerek üzerime gelmeye başlamıştı.
Ben geri geri giderken sonunda Barış abi gelmişti ve beni nezaretten çıkarmıştı.
"Sonunda aldınız şu gevezeyi. Kafam davul oldu bunun yüzünden" dediğinde dışarı çıkmamın cesaretiyle.
"Bende senin o kart suratına meraklı değilim. İki sohbet edelim dedik burnumuzdan getirdin"
Ben konuşmamı bitirdiğimde hanımefendi demirlerden elini çıkarmış ve küfürler yardırıyordu. Bu hareketiyle Barış abinin arkasına geçmiştim.
"Az önce pek bir cesaretliydin ne oldu hemen arkama saklanıyorsun" diye bana bakan Barış abiye
"Can güvenliğim tehlikede şu an hem sen polis değil misin senin arkana saklanacağım tabi" dedim.
Barış abi bu durumuma gülerken beni önüne alarak yürümeye başlamıştı. Hanımefendi ise engin küfürlerine devam ediyordu. Son ettiği küfürle annemi o pozisyonda düşündüm ve dehşete düşmüş gibi kafamı salladım.

Barış abiye baktığımda hala gülüyordu. Gül sen gül bu kadının oksijen aldığı ortamdan bir çıkalım sana dünyayı dar edeceğim diye içimden geçiriyordum.
Sonunda bir odaya geldiğimizde Barış abi beni sandalyeye oturtmuş kendiside karşıma geçmişti.
"Evet Burcu anlat seni dinliyorum" diyerek beni konuşmaya teşvik etti.
Şu an ona o kadar sinirliydim ki o sarı saçlarını alıp tek tek yolmak istiyordum. Hem sarışın erkek mi olurdu. Tereyağı gibi. Hiç sevmem

Konudan sapma Burcu hadi olayı anlatmaya başla diyerek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ki bu sefer göz göze geldik. O mavi gözlerini yuvalarından sökmezsem bana da Burcu demesinler.
Mahallede kendisine Kıvanç Tatlıtuğ derlerdi ama bana kalırsa Kıvanç'ın yan sanayisi bile olamazdı.
Uzun bir süre suskun kalmıştım ki Barış abinin "Hadi Burcu seni mi bekleyeceğim" dediğini duydum.

"Şimdi Barış abi şöyle ki sen beni yanlış anladın benim uyuşturucu gibi bir bağımlılığım yok sadece birazcık çok küçük bir alışveriş bağımlılığım var sen beni arkadaşımla konuşurken duydun ama olaylar öyle değil. Benim çok az bir miktarda kredi kartı borcum vardı bende kredi kartını kullanmaktan bahsediyordum  yani olay tamamen senin mallığın yüzünden yanlış anlaşıldı" dediğimde Barış abi sinirle bana baktı.
"Benim mallığım yüzünden oldu öyle mi"

"Tövbe ben öyle bir şey demedim ama sen kabul ediyorsan" diye devam edecekken

Barış abi iyice sinirlenmişti
"Sen heralde bir daha nezarethaneye girmek istiyorsun" dediğinde benim popişkom tutuşmuş ve geri vites yapmaya karar vermiştim.
"Tamam Barış abi özür dilerim yanlışlıkla ağzımdan kaçtı valla bak" dedim.
Barış abi ise sabır dileyerek konuşmaya başlamıştı.
"Çok küçük bir borcun var öyle mi" diyerek kaşlarını çatmıştı.
"Hı hı çok küçük minicik" dedim onu onaylayarak.
"Burcu ben senin borçlarına baktım ve hiç minicik gibi durmuyorlar"

KÜÇÜK ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin