Yatağımın sarsılmasıyla uyandım. Ne oluyordu yahu göz bandımı çıkarıp etrafa baktığımda Batunun yatağımı çekiştirdiğini gördüm
"Ne yapıyorsun be manyak"
"Acaba yatağı böyle koysam daha mı iyi olur" diyerek yine yatağımı çekiştirmeye başladı.
"Gerizekalı ne yapıyorsun dedim"
"E Abla seni yakında içeri alacaklarmış ya bende senin yokluğunda odana geçmeyi planlıyorum o yüzden neyi nereye koyacağıma bakıyorum"
"Oğlum sabah sabah kafayı mı yedin ne saçmalıyorsun"
"Ben yemedim ama sen yemiş gibisin. Ablacığım sabahtan beri telefonun çalıyor sen açmayınca bende bir bakayım dedim. Belki sevgilin vardırda senden hemen kurtuluruz diye heyecanla geldiğim telefona banka çıktı. Borcun dağları taşları geçmiş öde diyorlar"
Banka lafını duyduğum an yataktan çıktım ve Batuya sessiz olması gerektiğini söyledim.
"Annemler duyacak sessiz ol"
"Sen ödememeye devam edersen bütün mahalle duyacak haberin olsun"
"Ödeyeceğim bir şekilde" dedim sıkıntılı bir nefesle.
"Abla benim sünnetten kalan altınlar vardı onları al istiyorsan" dediğinde durumuma üzülmüş gibiydi.
"Olmaz Batu onlar senin hem yarın bir gün üniversiteye gideceksin lazım olacak sana"
"Ama nasıl ödeyeceksin ki bu borcu artık işinde yok"
"Halledeceğim hepsini en kısa zamanda bir iş bulurum" diyip Batuya baktım. Ailemden ya da arkadaşlarımdan borç almak istemiyordum onların gözünde zaten sorumsuzun tekiydim o yüzden en iyisi kendim halletmemdi. Saçma bir gurur içerisindeydim halbuki yapmamam gerekiyordu ama mecbur hissediyordum. Hep kuyruğu dik tutma peşindeydim.Kahvaltıdan sonra çıkıp iş arayacakken annem Suzan Teyzelere güne gideceğini işim erken biterse oraya gelmemi söylüyordu. Suzan Teyze Barış abinin annesi oluyordu maalesef. Bu kadar tatlı bir kadından nasıl olmuştu da Barış nemrutu çıkmıştı anlamıyordum. Barış abi evin tek erkek çocuğuydu benimle yaşıt kardeşi Damla vardı. Damla'yla abisinin aksine iyi anlaşırdım
Çok tatlı bir kızdı öğretmen olmuştu ve başka şehire tayini çıktığı için onlarla birlikte değildi
Barış abi polisliğe başladığı ilk zamanlarda doğu görevine gitmişti birkaç yıl orda kaldıktan sonra yine geri dönmüştü. Onun dönmesiylede Damla atanmıştı.Evden çıkmış durağa ilerlerken sümüklü Pelin ve nişanlısı Berki gördüm. El ele bana yaklaşırlarken Pelin'in bana gülümsemesiyle onlardan kaçamayacağımı anladım.
"Aaa Burcu nasılsın" diyen Pelin'le bende gülümsedim.
"İyiyim sen nasılsın"
"İyiyim bende sağol. Bu arada nişanlım Berk" diyerek Berki gösterdi. Saçlarından tutup kızım senin nişanına geldik ya o gün boyunca nişanlını gözümüzün içine soktun unutmuş olma ihtimalim var mı sence demek istiyordum. Neden saçlarından tutmak istediğimi bilmiyordum. Pelin benim üst kat komşumdu ve karakterlerimiz birbirine çok zıttı. Ben belalı ve kavgacı bir tipken o sessiz sakin biriydi. Ben işsizken o çok iyi bir şirkette çalışıyordu. Benim sevgilim bile yokken onun nişanlısı vardı bir diğer zıtlığımız ise Barış abi ona aşıkken benden nefret ediyordu.
Bütün zıtlıklarımız beni ondan uzaklaştırmış kendimi ondan nefret ederken bulmuştum.
Bana bir zararı olmasada hep sinsi biri gibi gelmişti.
"Biliyorum. Nişanınıza gelmiştim ya" dedim Pelin'e doğru. Berk ise memnun oldum diyerek kafasını sallamıştı o esnada. Hayır ben bu Berk'le de apartmanda sık sık karşılaşıyordum niye yeni tanışmış numarası yapıyorduk ki
Bu iki mal tam birbirini bulmuş diye içimden geçirdim.
"Burcucum biz seni tutmayalım sende işe gidiyor gibisin patronun kızmasın sonra malum tezgahtarlıkta göz açtırmıyorlar insana" dedi Sümüklü Pelin. Ben boşuna sinsi demiyorum buna hem sümüklü hem sinsi.
"Yaaa evet hiç göz açtırmıyorlar o yüzden gideyim ben"dediğimde gözlerimi kısarak
"Pelin burnunda bir şey kalmış onu sil istersen"
Eline hemen telefonunu aldı ve burnuna bakmaya başladı. Bende o esnada onları orada bırakıp yürümeye devam ettim.Bütün gün iş aramış yine bulamamıştım bu duruma üzülürken üstüne bankaların cevapsız çağrılarıyla uğraşmıştım.
"Aramayın ya beni" diyerek telefonumu sessize almıştım.
Bu üzüntülere iyi gelecek birinci şey alışveriş
Ki bunu asla yapamazdım ikinci şey ise güne gidip dedikoduları öğrenmekti.
İkinci seçenek daha mantıklı olunca kendimi Suzan Teyzelerin evine atmıştım.
Elimdeki gün tabağıyla mahallede olan biteni dinliyordum.
"Eeee Burcu sende neler var" diyerek bakan Nezahat Teyzeye baktım. Bu kadın Pelin'in annesiydi. Bana göre kendiside en az kızı kadar sinsiydi.
"Kurabiye var simit var"
Gür kahkahasıyla "Kız onu mu diyorum var mı hayatında birileri bak Pelin'de evleniyor sıra sende"
Mahallede duymayan kaldıysa Pelin evleniyor ve inanır mısınız nişanlısı var.
"Nezahat Teyze sen Pelin evlenene kadar böyle durum bilgisi verip duracak mısın. Vallahi anladık en çok senin kızın evleniyor"
"Kız ne oldu kıskandın mı" diye konuşan kadına baktım. Ulan sen bir bana baksana ben senin o sümüklü kızını kıskanır mıyım
"Pelin kıskanacağım son insan bile değil. Geldiğimden beri kırk kere şöyle evleniyor böyle evleniyor diye kafamı şişirdin" dediğimde annem etimi sıkmış birkaç komşu teyzede gülmemek için kendini tutuyordu.
"Öyle deme Burcu biliyorsun Pelinimin çok talibi vardı" diyerek Suzan Teyzeye baktı.
Barış malıda aynı böyle bir kaynanayı hak ediyordu ama kaçırmıştı işte. Girdiği her ortamda Barış benim kızıma şöyle sevdalı böyle sevdalı diye konuşuyordu. Kızı nişanlanmasana rağmen Barış abinin sürekli evlerini izlediğini söylüyordu.
Ben ağzımı açacağım sırada Suzan Teyze annemin bakışıyla beni zorla mutfağa götürmüştü.
"Suzan Teyze bir bırak şunun saçlarını yolup eline vereyim"
"Kızım bir sakin ol. Bende çok isterdim ama misafir işte mecbur çekiyoruz"
"Başlarım böyle misafire" dediğimde ayıp bir şey söylediğim için kaşlarını çatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ŞEYTAN
HumorBarış Abi kendimi bildim bileli bana Küçük Şeytan derdi. Aynı mahallede büyümüştük kendisi polis olmuşken bende ona buna borçlu, belalı bir tip olmuştum. Bana yaptığı teklifin şokuyla; "Kafayı yedin herhalde sen insanları mı dolandıracağız" dedim "...