4.

802 35 8
                                    

Çift kişilik yatağında üstümde onun pijamaları varken kendimizi uykuya bırakmıştık.

...

Sabah uyandığımda sağ kolumdaki uyuşmayla ağzımdan ufak bir inleme çıkmış ve o tarafa dönmüştüm. Hoseok Hyung kolumu kendi kolu gibi sahiplenmişti resmen. Bedeni sağ kolumun üstünde, sırtı bana dönük yatıyordu. Her ne kadar onun rahatını bozmak istemesem de biraz daha böyle durursak kolum kopacak gibiydi. Mecburen onu uyandırmak zorundaydım.

Sırtından çok sert olmayacak şekilde dürtmüştüm. Ardından tepki göstermeyince yeni uyanmış olmamın etkisiyle pürüzlü çıkan sesimle seslenmiştim. "Hoseok Hyung" biraz beklemiş hala tepki gelmeyince ise kolumu çekmeye çalışmıştım. Ancak hem uyuşmasından kaynaklı hemde Hoseok Hyungun koca bedeni yüzünden ondan kurtaramamıştım. Ağzımdan bıkkınlıkla bir nefes çıkmış, sonrasında beni duyması için sesimi yükseltmiştim. "Hyung kalk hadi gerçekten artık kolumu hissetmemeye başlıyorum."

1.. 2.. ve 3 sonunda ufak bir kıpırdanma kazanmıştım. Hafiften kendine gelmesiyle bende kolumu altından kurtarmıştım. Kolumda binlerce böcek geziyor gibi hissediyordum. Bununla beraber yüzümü buruşturup kolumu ovdum. Hoseok Hyung tek gözü açık bir şekilde bana dönüp gülümsemişti. "Günaydın kookiem" tabiriyle bende gülümsemiş ve karşılık vermiştim. "Günaydın hyung. Biraz daha uyanmasaydın gerçekten kolum kopacaktı artık. Ne ara kolumun üstüne çıktın sen." Kollarını bilmiyorum dercesine silkmişti.

Ondan sonrası biraz hızlı ilerlemişti. Yataktan kalkmış ufak işleri hallettikten sonra mutfağa inmiştik. Bizden önce uyanan annem ve Bayan Jung çoktan kahvaltıyı hazırlamaya başlamışlardı. Hep beraber masanın son eksiklerini hallettikten sonra kahvaltımızı yapmış ve salona geçmiştik. Hoseok Hyung ile ben yan yana, karşımızdaki koltukta ise annem ve Bayan Jung yan yana oturuyorlardı. Anneme yönelik konuşmak için ağzımı aralamıştım.

"Anne benim bugün eve gitmem gerekiyor. Zaten okula da gidemedim. Yanımızda hiçbir eşyamızda yok telefonlarımız bile. Daha fazla burada kalıp rahatsızlık vermek istemiyorum. Ne yapacağız?" Bu konuyu aslında onların yanında konuşmak istemezdim ancak söylemiştim işte. "Haklısın eve gidelim babanla mutlaka bir gün karşılaşacağız zaten." Düşen yüzüyle konuştuğunda oturduğum yerden kalkmış onların aralarına girmiştim. Hemen kollarımı anneme dolayıp tebessüm etmiştim. Bayan Jung bize bakarak gülerken sohbete o da dahil olmuştu.

"Burada istediğiniz kadar kalabilirsiniz bize rahatsızlık vermiyorsunuz,bu bir ihtimal bile değil. Sizin evinize gidelim eşyalarınızı alın ve en azından ortalık biraz sakinleşinceye kadar burada kalırsınız." Annemden ayrılıp bu seferde Bayan Jung'a sarıldım. Kısık sesimle mırıldandım. "Yaptıklarınız için size minnettarız Bayan Jung. Çok teşekkür ederiz." Sarı boyalı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmış ardında kollarını bedenime sarmıştı. "Rica ederim Jungkook. Bunlar hiç önemli değil, önemli olan sizin iyiliğiniz."

Ortam iyice duygusallaşmıştı. Her an birisi ağlayacak gibi duruyordu. Bu ortamı dağıtmak için hızla ayağa kalktım ve dikkatleri üzerime çektim. "Babam bu saatlerde pek evde olmaz. Hadi hazırlanın da hemen gidip gelelim karşılaşmadan." Herkes onaylar mırıldanmalar çıkarmıştı. Yaklaşık 5 dakika içerisinde de evden ayrılmıştık.

Sessiz geçen araba yolculuğunun ardından arabadan inmiş, eve doğru yürütmüştük. Cebimdeki anahtarla kapıyı ufak aralayıp içeriyi dinledikten sonra evin boş olduğunu farkettim ve derin bir nefes verdim. Kapıyı sonuna kadar aralayarak içeriye geçtim ve arkamdaki bedenlere döndüm. "Tahmin ettiğim gibi evde kimse yok. Hadi girin içeriye." Bir bir içeriye girdiklerinden sonra kapıyı kapatıp Hoseok Hyungla beraber odama yöneldim.

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin