33.

573 42 30
                                    

Önümüze geldiğinde durup hepimizi tek tek süzmüştü.

"Sürpriz."

Şok olduğumdan ötürü tepki bile veremezken o ukala gülüşünü yüzünden silmemişti.

Aramızda sessizlik hakimken ilk kendine gelenimiz Mingyu olmuştu.

"Ne işin var lan senin burada? Hangi yüzle buraya kadar gelebiliyorsun?"

Mingyu'nun çıkışmasıyla keyiflenmiş gibi bir hali vardı. Islık çalarak sırıttığında bakışları Jeong'da sabitlenmişti. O an koruma iç güdüsüyle Jeong'un belinden tutarak arkama çekmiş ve bir nevi onu görmesini engellemiştim. Bakışları bu sefer beni bulduğunda yüz ifadesini bozmadan konuşmaya başlamıştı.

"Ufak bir ziyarete geldim diyelim. Sizinle konuşmak istediğim bir konu var. Yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. Okuldan çıkıp yakınlarda bir yerlerde konuşalım."

Birkaç adım geri gidip çıkış kapısını gösterdiğinde gitmezsek peşimizi bırakmayacağını bildiğimden kabul etmek zorunda kalmıştık. Onun peşinden gitmeden önce Jeong'a dönmüştüm.

"Güzelim sen ne olursa olsun sakın okuldan dışarıya çıkma. Ben seni almaya geri geleceğim. Tamam mı? Bizi burada motorların yanında bekle."

Kolumdan tutarak kafasını iki yana sallamıştı. Reddetmesiyle derin bir nefes çekip dudaklarımı aralamıştım ki benden önce davranmıştı.

"Sizi çok merak ederim. Bende geleyim. Yoksa aklım sizde kalır. Hadi size bir şey yapmaya çalışırsa?"

Gülümseyerek kolumu ellerinden kurtarmış ve saçlarının üzerine bir öpücük kondurmuştum. "Tek başına bize bir şey yapamaz ya? Sen endişelenme, aklın da kalmasın. Hızlı dönmeye çalışacağız."

Biraz geriye giderek Mingyu'nun yanına ulaşmıştım. Ardından Jeong'a el sallayıp, havadaki elimi Mingyu'nun omzuna atmıştım. "Hadi."

Birlikte Jack'in arkasına düştüğümüzde bizden birkaç adım önde olan bedeni takip ediyorduk. Okul bahçesinden çıktığında biraz daha hızlanıp sokaklardan birine girmişti. Bizde onunla beraber hızlanıp onu takip ettiğimizde bizi çıkmaz sokağa çektiğini o zaman fark etmiştim.

Adımlarımız duraksarken arkadan gelen adım ve kulak tırmalayan sesle birlikte o tarafa dönmüştüm. Üç tane oğlan ellerindeki beyzbol sopalarını yerde sürüyerek ağır ağır bize doğru yaklaşıyorlardı. Geri önüme yani Jack'in olduğu yere döndüğümde ise onunda yanında iki tane oğlanla bize doğru geldiğini görmüştüm.

Hadi ama iki kişiye altı kişi mi geleceklerdi?

"Zavallı Jeon." Jack dudak büzerek ismimi seslendiğinde anlık olarak adımdan iğrenmiştim.

"Sizin gibi sikiklerle ben ne konuşabilirim ki? Bana inanmanız için gerçekten aptal olmanız gerekiyor ki buna ne şüphe zaten."

Onlar iki yanımızdan bizi iyice kapana kıstırırken ne Mingyu'dan ne de benden ses çıkmıyordu. Başımıza gelecekleri bekliyorduk.

"O gün beni döverken sıranın sana geleceğini bilmeliydin. Ama ne demişler bilmemek değil öğrenmemek ayıp. Şimdi iyi bir öğretmen olup sana en ince ayrıntıları ile anlatacağım. Sen olmasaydın Jeong çoktan benimdi."

Şimdiye kadar sabretmiştim ama onun isminin geçmesiyle daha fazla sakin kalamamıştım. Hızla ileri adımlayıp yakalarını avucumda topladığımda dişlerimi sıkarak "Onun adını siktiğimin ağzıyla anma!" demiştim.

Olduğu yerde gür bir kahkaha attığında çıkmaz sokakta sesi yankı bulmuştu. "Ne o Jeon sürtüğüne laf gelsin istemiyorsun sanırım hım? Onu böyle koruduğuna göre altına girmiş demek ki. Yeterince zevk veriy-"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin