13.

615 42 23
                                    

Jungkook'un anlatımıyla:

Sabah erken saatlerde uyanmıştım. Başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Eve ne zaman gelmiştik? O sarhoş halimizle eve nasıl girmiştik? Yattığım yerde dün olanları düşünüp, hatırlamaya çalışıyordum. Aklıma birkaç şey gelirken hepsini hatırlamak için beynimi zorlamaya çalışmıştım.

En son Jimin ile Taehyung mutlu bir şekilde öpüşüyorlardı. Onların arkasından içim dışıma çıkana kadar ağlamıştım. Sonra zorla, bin bir uğraşla da olsa Jungwon ve Hoseok Hyung'un şişelerini de alıp ben içmiştim. Yani 3 şişe içkiyi tek başıma bitirmiştim. Bunların sonrası ise yoktu.

Başımın zonklaması artarken, ağzımdan ufak bir inleme kaçmıştı. Kısık sesle bir küfür mırıldanıp, yatakta oturur pozisyona geçmiştim. Başımı ellerim arasına alırken etrafım da kısaca göz gezdirmiştim. Oda da kimse yoktu. Biraz yatakta oturmuş ardından ayaklanarak banyoya gitmiştim.

Suratımı buz gibi suyla yıkadığımda az da olsa kendime geldiğimi hissetmiştim. Islak ellerimi tarak görevinde kullanarak saçlarımı geriye doğru -ıslaklığında etkisiyle- adeta yapıştırmıştım.

Aynada ki yansımama kısaca baktığımda gözlerimin şiştiğini görmüştüm. Gerçi son zamanlar da genel olarak böyleydim. Yani şuan yadırgadığım bir durum söz konusu değildi.

Burnumdan aldığım nefesi ağzımdan havaya salarken banyodan çıkmıştım. Adımlarım ilk olarak mutfağı bulduğunda boş olduğunu görmüştüm. Daha öncesinde de ağrım olduğunda Jessi Noona ilaç verdiği için ilaçların yerini biliyordum. Bu yüzden kimseyi uyandırmadan çekmeceden ihtiyacım olan ilacı çıkartıp suyla beraber içmiştim.

Boş bardağı tezgahın üzerine bırakıp bu kez de adımlarımı salona yöneltmiştim. Bir koltukta Jungwon diğerinde ise Hoseok Hyung uyuyordu. Bu hallerine sırıtıp sessizce tekli koltuğa yerleşmiştim. Kafamı duvardaki saate çevirdiğimde saatin henüz daha 9 olduğunu görmüştüm. Bugün okula gitmeyecektim. 

Hala ağrıyan başımı koltuğun arka kısmına yaslayarak bakışlarımı tavana çevirmiştim. Pürüzsüz beyaz tavanı sanki bir sanat eseriymiş gibi inceliyordum. Ama aslında aklım burada bile değildi. Bir yere odaklanma işi hoşuma gitmemişti. Sanki başımın ağrısı daha da artıyordu. Bu yüzden arkama yaslıyken gözlerimi kapatmış öylece duruyordum. 

Aklıma dün sarhoş olduktan sonrasıyla ilgili birkaç görüntü daha dolmuştu. İki yanıma da Jungwonlar geçmiş beni kolumdan tutarak eve getirmeye çalışıyorlardı. Saat çoktan gece yarısını geçmişti. Bense bir yandan boş sokakta kahkahalar atıyor, bir yandan da hıçkırarak ağlıyordum. Aynı anda hem gülüp hem ağlamak... İlginçti?

Yüzümde ufak bir sırıtış yer alırken, gözümden incecik bir yaş süzülüp inmişti yanaklarıma. Tahmin edersiniz ki mutlu olduğum için gülmüyordum. Sinirlerim bozulmuştu. O anlar her aklıma geldiğinde çıldıracak gibi oluyordum.

"Jungkook? Uyuyor musun?" Hoseok Hyung'un boğuk ve uykulu çıkan sesiyle hemen yerimde dikleşip yanağımı kurulamıştım. Ardından tek gözü açık şekilde bana baktığını görmüştüm. "Yok hyung uyumuyorum." Zorla kendini kaldırmış, koltukta benim gibi oturmaya başlamıştı.

"Ne zaman uyandın? Ağrın falan var mı?" Son sorusunu kafamı aşağı yukarı sallayarak onaylamıştım. "20 dakika önce falan uyandım sanırım bilmiyorum. Başım çok ağrıyor." Ağzında ufak bir mırıldanma döküldüğünde "İlaç içtin mi? Getirmemi ister misin?" diye sormuştu. Jungwon uyanmasın diye ikimizde olabilecek en sessiz şekilde konuşuyorduk.

"İçtim hyung sağol." Başını rica eder gibi aşağı yukarı salladığında ağzını kocaman açarak esnemeye başlamıştı. Bu haline kıkırdarken "Hyung istersen biraz daha yat. Hem saat erken daha." demiştim. Sözlerimden sonra gözleri duvardaki saate döndüğünde kısa bir süre bakmış ardından bana geri dönmüştü. 

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin