9.

609 41 11
                                    

"Bakıyorum da Taehyung sonunda doğru kararı vermiş. Ben de merak ediyordum bu evciliğiniz daha ne kadar devam edecekti." Arkadaşları bu dediklerine kıkırdayınca o da kısa bir süre gülmüş ardından saçımı daha sert çekiştirmişti. Saçıma uyguladığı güçle ağzımdan ufak bir inleme kaçmıştı. Ama o durmamış eklemişti. "Bundan sonra kendine çok iyi bak Jeon. Sana öyle şeyler yapacağım ki, ellerimde ölmek için o çok sevgili Tanrına yalvaracaksın."

Dedikleriyle adeta beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Birkaç saniye dediklerini idrak edememiştim. Yüz ifadem hoşuna gitmiş olacak ki sırıtarak "Aferin işte böyle uslu ol." demişti.

Eli saçımdaki yerini korurken diğer elini kaldırmış ve yanağıma koymuştu. "Aslında sevimli oğlansın biliyor musun? İyi para edersin sen." demişti. Elini hızla yanağımdan ittirip karşısına dikilmiştim. "Sen ne diyorsun ya?" Alaylı suratıyla beni baştan aşağıya süzmüş ardından kahkaha atarak arkadaşlarına dönmüştü.

"Şu küçük sürtüğün ettiği lafları duyuyor musunuz? Ne mal olduğunu unutmuş sanırım ama hiç sorun değil hatırlatırız." Sözünü bitirmesiyle yüzüme yumruğu geçirmesi bir olmuştu. Anlık dengemi şaşırıp geriye yalpalamış, arkamdaki sıraya takılarak resmen yere yapışmıştım. Ağzımdan akan sıvının sıcaklığını hissediyordum, besbelli dudağım patlamıştı. Bu ona yetmemiş olacak ki yere benim üzerime doğru geliyordu.

"Bebeğimizin dudağı uf olmuş." dudağını aşağıya doğru sarkıtarak benimle alay ediyordu. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. "Ne o ağlayacak mısın şimdi de hım?" Onlar kahkaha atmaya devam ederken yerden destek alarak kendimi ayağa kaldırmıştım. Tam arkamı dönüp sınıftan çıkacağım sırada kolumdan tutarak buna da engel olmuştu. "Daha yeni başlıyorduk ama nereye gidiyorsun hemen böyle?"

"Yoksa korkaklık edip kaçacak mısın? Sana yakışan da bu olurdu zaten." dedikleri karşısında ağzımı açıp tek kelime laf edememiştim. İşte bu yüzden kendimden nefret ediyordum. Bana laf söylediklerinde itiraz edecek bile cesaretim yoktu. Korkağın tekiydim ben.

Kafamı iki yana sallayıp, acıyan dudağıma inat kısık sesimle konuştum. "Ne yapacaksınız bana?" Sorduğum soruyla keyfi yerine gelmiş gibiydi. Yüzünde memnun bir gülümseme yer alırken elini dudağımın patlayan yerine getirip yavaş yavaş bastırmaya başlıyordu. "Hadi ama söylersem ne eğlencesi kalır ki? Sende yaşayarak öğrenmek istemez misin?"

Konuşmasının sonlarına doğru uyguladığı güçte artıyordu. Ağzımdan ufak bir inleme kaçarken elimi dudağımın üzerindeki eli üzerine koyarak uzaklaştırmaya çalışmıştım. "Bana dokunabileceğini söylediğimi hatırlamıyorum." demişti. Eli dudağımdan ayrılırken aynı yere bir yumruk daha indirmişti. Sınıfın boş olmasından faydalanıyordu şuanda.

İkinci yumrukla ağzımdan sesli bir çığlık kaçmıştı. Kanaması da bununla beraber artmıştı. Ellerim refleks olarak dudağıma çıkarken gözümden bir yaş süzülmüştü. Elim dudağıma değdiği an acı daha da artarken bu yaptığımdan saniyesinde pişman olmuştum.

Bayan Yang sesimi duymuş olacak ki içeriye koşarak girmişti. Onun geldiğini gören Bogum ise kulağıma yaklaşarak "Bu daha başlangıçtı. Gözün açık olsun." diye fısıldamış ve omzumu patpatlayarak yanımdan geçmişti. Arkasından ise arkadaşları omuz atarak sınıfı terk etmişlerdi.

Bayan Yang yüzündeki endişeli ifade ve hızlı adımlarla önüme gelmişti. Dudağımı görünce yüzünü buruşturmuş ve "Jungkook iyi misin?" diye sormuştu. Konuştuğum zaman acıyacağını bildiğimden dolayı sadece baş sallamasıyla reddetmiştim onu. "Gel revire götüreyim seni. Yaranı temizleriz mikrop kapmaz."

İtiraz etmeme fırsat vermeden beni kollarımdan yönlendirerek ilerletmeye başlamıştı. Harika ya zaten bende bu halimle itiraz etmezdim. Koridorun sonuna ilerlemiş ve merdivenlerden bir kat yukarıya çıkmıştık. Merdivenlerin hemen karşısında olan revir yazılı kapıyı aralamış ve önden benim geçmem için kenara kaymıştı. Ufak bir baş sallamasıyla önden girmiştim.

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin