6.

684 39 37
                                    

Kafede görüşmemiz üzerinden iki gün geçmişti. Bu iki günde ne yapacağımı iyice düşünmüştüm ve sonunda bir karara varmıştım. Jungkooktan ayrılacaktım. Belki de bu ikimiz içinde daha iyi olacaktı kim bilir...

Dedikleri çoğu şeyde haklıydılar. Bizim Jungkookla ortak noktamız yoktu, tamamen zıttık. Bu zıtlığı da devam ettirmenin bir anlamı yoktu.

Bugün günlerden cumartesiydi. Aklımda planladığım kadarıyla bugün Jungkookla görüşecek ve son vedamızı yapacaktım. Henüz kendi evlerine geçmemişlerdi, o yüzden Hoseok Hyungların evine gidecek orada görüşecektim. Bu ikimiz içinde zorlayıcı olacaktı bunu biliyordum fakat sonlanması gerekiyordu. Daha fazla uzatmaya gerek yoktu.

Yatakta cenin pozisyonumu bozmadan sessizce göz yaşı dökmeye devam ettim. Ben yanaklarımı kuruladıkça yerini yenilerinin alması hızlı gerçekleşiyordu. Bende kendi haline bırakmıştım. Yastık kılıfım sırılsıklamdı, aynı şekilde kafama geçirdiğim sweatshirtimin kapşonu da öyleydi. Engellemek içinse hiçbir şey yapmıyordum.

O şekilde yaklaşık yarım saatimi daha geçirmiştim. Sonrasında da yataktan ağır adımlarla kalkıp banyoma ilerledim. Jungkook'un yanına böyle dağınık bir şekilde gidemezdim. Beni özensiz görmesini istemediğimden dolayı değildi, "bu hale geleceksen eğer neden yapıyorsun?" derse verecek cevabımın olmamasındandı. Banyoda tüm kıyafetlerimi çıkartıp kirli sepetine gelişigüzel bıraktım. Ilık suyu ayarlayıp suyun altına girdim. Olduğum yere çökerken gözyaşlarımın akmasını yine engelleyemedim. Sessiz yaşlarım git gide hıçkırıklara döndü. Hıçkıra hıçkıra ne kadar ağladım bilmiyorum bile. Ancak bunu bize yapanın ben olduğunu kabullendiğimde son kez gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. Hızlıca duşumu alıp alt bedenime bir havlu bağlayıp çıktım oradan.

Giysi dolabımın önüne gidip içinden bir gri eşofman ile siyah tişört çıkardım. İç çamaşırımı giydikten sonra üzerime onlarıda geçirip aynanın karşına geçtim. Gözaltlarım şişmiş ve kızarmışlardı. Onları saklamak içinse bir uğraşa girmedim direkt olduğu gibi bıraktım. Saçımın ıslaklığını havluyla alıp parmaklarımı saç tutamlarımın arasında hızlıca gezdirip düzelttim. Ardından üzerime hırka geçirip cebime telefonumu, kulaklığımı ve cüzdanımı atıp odadan çıktım. Evden çıkmadan anahtarı da cebime koyup evden ayrıldım.

Saat 4'e geliyordu. Kulağıma kulaklığımı geçirip işlek caddede kendi halimde yürümeye başladım. Hareketli şarkılar dinliyordum çünkü şuan en azından Jungkookla görüşene kadar bir daha ağlayamazdım. Karşı caddeden gelen tanıdık simaya bir süre baktım. Jimin... Gerçekten güzel bir erkekti. Benzer bir sürü özelliğimiz vardı. Okulun benim dışımda popüler olan sayılı kişilerindendi. Birkaç defa bende bizi yakıştıran kişiler duymuştum. Ancak duymazdan gelmiştim hep. Aklımdan o tür şeyler geçirmemiştim.

Jimin de beni fark edince bana el sallayarak yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle yanıma gelmişti. "Oh Taehyung naber?" Bende yüzüme zoraki bir gülümseme kondurup yanıtlamıştım onu. "İyidir Jimin senden naber?" "Bende iyi. Öyle dolaşmaya çıkmıştım. Seni gördüğüme sevindim sen nereye?" Ona şuan Jungkooktan ayrılmaya gittiğimi söyleyemezdim. Aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim. "Bende büyükannemin yanına gidiyorum. Uzun zamandır uğrayamıyordum. Beni bekliyor şimdi." Yüzündeki gülümseme büyürken sözü devralmıştı. "Ne kadar tatlı bir davranış. O zaman ben seni daha fazla alıkoymayayım. Sen git büyükannene. Okulda görüşürüz?" Tek kaşını kaldırıp onay beklediğini belirttiğinde Bende kıkırdayıp kafa sallamıştım. "Görüşürüz." Bana el sallayarak yanımdan uzaklaşmıştı.

Kulaklığımı tekrar kulağıma geçirip kısa bir yürümenin ardından Hoseok Hyungun evine gelmiştim. Kalbim maraton koşmuş gibi çok hızlı atıyordu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Zile basmak için vücudumun sakinleşmesine ihtiyacım vardı. Bir süre kapının önünde titremelerimin geçmesini bekledim. Daha iyi olduğumu hissedince ise oyalanmadan zile bastım. İçeriden adım sesleri duyduğumda kafamı gökyüzüne kaldırıp gözlerimi kapattım, içime derince bir nefes çektikten sonra kapının açılma sesiyle eski pozisyonuma geldim. Jungkook'un annesini tanımasam da daha önce görmüştüm. Yani karşımdaki güzel kadın Hoseok Hyungun annesiydi. Selamla önünde eğildim ve konuşmaya başladım.

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin