19.

510 42 14
                                    

2 Gün Sonra

Neredeyse 10 gündür kolumda duran alçıdan nihayet kurtulmuştum. Hastaneden çıktıktan sonra eve valizlerimi almak için geri dönmüştük.

Elimde valizlerim, içimdeki buruklukla beraber bahçeye çıkmıştım. Evdeki kısa sürede samimiyet kurduğum çalışanlar bahçeye çıkmış beni geçirmek için bekliyorlardı.

Ryujin en önden bana yaklaştığında kollarımı açmış hafif bir şekilde sırtına dolamıştım. O da benim belime sarılırken kısa sürede ayrılmıştık. Diğerleriyle de aynı şekilde görüştüğümde arabaya binmiş havaalanına doğru yola çıkmıştık.

Annem ön koltukta gözleri dolu dolu otururken, gerçekleri anlattığım için Eunchae ve babamın yüzünde gülümseme vardı. Beni anlıyorlardı.

Havaalanına vardığımız zaman valizleri indirmiş uçağımın kalkacağı yere doğru yürümüştük.

Yarım saat sonra kalkacak olan uçağıma gitmeden önce arkamı dönmüş, bizimkilere bakmıştım. Annem burnunu çekerek kollarını boynuma doladığında bende sıkıca karşılık vermiştim.

"Kendine çok dikkat et. Her zaman ara beni tamam mı?" Kulağıma doğru sessizce fısıldamasıyla dolan gözlerimi kırpıştırmış kafamı sallamıştım.

"Sizde çok dikkat edin kendinize, birbirinize. Babam yanındayken gözüm arkada kalmaz." Son cümlemi biraz daha yüksek sesli söylememden ötürü babam bizi duymuştu.

Kafasını aşağı doğru eğip kaldırmış bir nevi teşekkür etmişti. Bende aynı şekilde kafamı salladığımda bu sefer Eunchae kollarıma atlamıştı. Ufak bir kıkırdamayla bende onu kollarım arasına alırken kafama çok sert olmayacak şekilde vurmuştu.

"Bana bak Jeon efendi, en kısa sürede iyileşip evine dönüyorsun. Anladın mı beni? Çok özlerim yoksa seni."

Sona doğru kısılan sesiyle ondan ayrılmış ellerini tutmuştum. "Elimden geleni yapacağım. Benim için endişelenmeyin kendinize çok iyi bakın. Bende sizi çok özleyeceğim."

Son olarak babama da sarılmış tekrardan görüşürüz dedikten sonra uçağıma doğru ilerlemeye başlamıştım. Birkaç adım atmıştım ki arkamdan yükselen "JUNGKOOK." sesiyle olduğum yerde durmuştum.

Arkamı döndüğüm de nefes nefese kalmış Hoseok Hyung'u görmüştüm. Durduğumu görünce hızını yavaşlatmış "Ah Tanrım yetişemeyeceğim sandım." demişti.

Dün onunla telefonla konuşmuş, olan biteni anlatmıştım. Kararıma karşı çıkmamış aksine benim arkamda olduğunu belirtmişti. Havaalanına gelmesi ise sanırım sonradan çıkmıştı çünkü dün bana bir şey söylememişti.

"Seni geçirmezsem gözüme uyku girmezdi." Sıkıca bana sarılırken konuşmuştu. "Gelmene çok sevindim hyung. Teşekkür ederim."

Ortam iyice duygusallaşırken ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Sarılmamızı uçağın 10 dakikaya kalkacağına dair yapılan anons bölmüştü.

Onlardan ayrılıp hepsinde gözlerimi gezdirirken kendine yol arayan yaşlarımı göndermek için dudaklarımı büzmüş, gözlerimi tavana dikmiştim.

Derin bir nefes alıp el sallayarak oradan uzaklaşmıştım. Bir kere daha arkamı dönmeden uçağımın kalkacağı yere gitmiştim. Uçağa binip koltuğuma oturduğumda gözümden bir damla yaşın süzülmesine izin vermiştim.

Hostes gelip kuralları anlatmaya başladığında dediklerine uyarak kemerimi bağlamıştım.

Bakışlarımı uçaktaki yolcularda gezdirirken yanımda oturan oğlanla göz göze gelmiştik. Yüzüne güzel bir gülümseme yerleştirirken konuşmuştu.

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin