10.

670 40 49
                                    

Başımın zonklaması ile gözlerimi araladığımda kendimi okulun revirinde bulmuştum. Kantinde yaptıklarından sonra orada bilincimi yitirmiş ve baygınlık geçirmiştim. Şuan da ise rahatsız bir sedye üzerinde uzanıyordum. 

Uyandığımı gören revir görevlisi yanıma gelmiş ve bana bir bardak su uzatmıştı. Ağzımın içinde ufak bir teşekkür mırıldanmış, suyu tek seferde bitirmiştim. "İyi misin? Ağrın var mı? Ona göre istersen ilaç verebilirim." Görevlinin konuşmasıyla kafamı kaldırmış onunla göz teması kurmuştum. "Ah ben iyiyim teşekkür ederim. Ne zamandır buradayım?"

Sorumla beraber kolundaki saate bakmış ve hemen cevap vermişti. "Öğle arası bitti. Şuanda 6. dersteler ve neredeyse bitmek üzere." dedikleriyle kafamı sallamış ve kısa süre düşünmüştüm. Bugün başka bir derse girmek istemiyordum. Çıkmama izin verseler çıkabilir miydim?

"Şey ben şimdi okuldan çıkabilir miyim? Başka derse girebileceğimi düşünmüyorum." Dediklerimle gülümsemiş "Tabiki çıkabilirsin." diye yanıtlamıştı. Kendim başıma direkt eve gitmek istemiyordum. Hoseok Hyung henüz okuluna başlamamıştı. Yani arasam gelebilirdi.

Telefonuma bakınmak için elimi cebime atmıştım. Elime gelen boşlukla etrafıma bakınmış masanın üzerinde duran telefonumu görmüştüm. Oturduğum yerden kalkmış ve masaya doğru adımlamıştım. İlk defa telefonumda 4+ bildirim görüyordum. Açıkçası bu durum beni şaşırtmıştı. 

Bildirimlerin nereden geldiğine baktığımda ise hiç görmemeyi kesinlikle tercih ederdim. Kantinde olan şeyleri instagram itiraf sayfası üzerinden paylaşmışlardı ve bu da yetmez gibi kullanıcı adım ifşalanmıştı.

Bildirimlerin hiçbirine bakmadan direkt sile basmış, aramalar kısmına girip Hoseok Hyung'u aramıştım. Telefon birkaç çalış sonrasında açılmıştı. Hoseok Hyung birşeyler yediğini belli eden boğuk sesiyle konuşmaya başlamıştı. 

"Efendim Kook. Bir sorun mu var ders saatinde aramazdın?" dudaklarımı dilim yardımıyla ıslatmış ve cevap vermiştim. "Evet hyung maalesef. Senden buraya gelmeni istesem, gelebilir misin? Beraber yine dün gittiğimiz sahile gidelim istiyorum da." Konuşmamla biraz duraksamış ve sorgulayıcı sorularını sıralamıştı. 

"Gelirim ama sen iyi misin?" sorusuyla kafamı sallamış ardından beni göremeyeceğini hatırlayınca kendi yaptığıma göz devirerek onaylamıştım onu. Hattın diğer tarafından hışırtılı sesler duyulmuş ardından 10 dakikaya burada olacağını belirterek telefonu kapatmıştı. 

Aslında o gelene kadar sınıfa gidip çantamı alsam harika olurdu ancak o ortama girmek istediğimden emin değildim. Bu yüzden gitmemeye karar vermiştim. 

Elimi kafamdaki ağrıyan bölgeye değdirdiğim zaman yapış yapış birşey gelmişti elime. Kaşlarım çatılırken elimi gözüm hizasına kaldırıp biraz bakmış sonrasında krem olduğunu anlamıştım. Kafam şişmişti ve cidden kötü zonkluyordu. Masasına geri geçmiş olan görevliye bakmış ve derin nefes alarak utana sıkıla yanına adımlamıştım. 

"Şey çok pardon sizden birşey isteyebilir miyim?" Yaşlı adam gözündeki gözlüğü burnu üzerinde biraz aşağı indirip göz ucuyla beni süzmüştü. Sonrasında yüzüne bir gülümseme yayılırken "Tabii evladım buyur. Ne istiyorsun?" diye sormuştu. Bende hafif bir şekilde tebessüm ederken "Başım birazcık ağrıyor da, ilaç rica edebilir miyim? demiştim.

Kafasını ufak bir onaylamayla sallamış oturduğu yerden kalkarak arkasındaki dolaba ilerlemişti. Dolabın içerisinden küçük bir kapsül ilaç çıkarmış ve bana uzatmıştı. "Başındaki ağrıya bu iyi gelir. Al iç bakalım." Teşekkür edip elindeki ilacı almış, uzattığı suyla beraber yutmuştum. 

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin