Kesik kesik uykularla uyuduğum bir gecenin sabahına gözlerimi açmıştım. Gecem çok zor geçmişti. Ya uyku bir türlü gelmemişti yada kabuslarla korkarak uyanmıştım. Kabuslarımın konusu ise aynı güzel hayallerimdeki başrol olduğu yetmezmiş gibi yine Taehyung'tu. Çoğu kez yerimden sıçrayarak terler ve gözyaşları içinde uyanmıştım.
Beni terkettiği, krize girdiğim sahneler zihnim tarafımdan uykumda bile tekrar tekrar canlandırılıyordu. Canımı bu kadar acıtması normaldi değil mi? Aynı geçen gün Hoseok Hyung ile birlikte izlediğimiz o film sahnesi gibiydi. Film de kıza üzülüp ağlamıştım ve şimdi kendim için ağlıyordum. Kızın yaşadığı şeyleri şimdi ben yaşıyordum. Ne absürt bir olaydı bu böyle..
Birbirine adeta yapışmış olan kirpiklerimi güç bela ayırmayı başarmıştım. Görüş alanım oldukça bulanıktı. Gözlerimi kapatıp tekrar açarak görüntünün netleşmesini bekledim. Birkaç denememin ardından düzelmişti. Üzerimde aşırı bir yorgunluk hissiyatı vardı. Kendimi sanki tüm gün boyunca kilolarca eşya taşımış gibi hissediyordum. Kafamı sağ tarafıma çevirip Hoseok Hyung'a bakmak istediğimde boşlukla karşılaşmıştım. Demek ki o çoktan kalkmıştı bile.
Ellerimi kalçamın yanından yatağa koyarak bedenimi oturur pozisyona getirmiştim. Ellerimi saçımın arasından hızlıca geçirip az da olsa düzeltmeyi amaçlamıştım. Olabildiği en iyi -kötünün iyisi- şekilde düzelmişti. Yatağın üzerindeki telefonumu alıp bildirimleri kontrol ettiğimde hiç mesaj gelmediğini görmüştüm. Normal zamanda da mesaj almazdım zaten ancak Taehyung bana mutlaka günaydın mesajı yazardı. Sanırım bu duruma alışmak benim için biraz zor olacaktı. Ama imkansız diye birşey yoktur derler değil mi? Mutlaka bende bir gün alışırım. Yani umarım...
Telefonumu pijamanın cebine yerleştirerek yataktan kalkmıştım. Psikolojik yorgunluğum bedenime de yansımış olmalı ki gerçektende adım atmakta bile güçlük çekiyor, topallıyordum. Savsak adımlarım eşliğinde banyoya ulaştıktan sonra hızlıca yüzümü yıkamış ve bu sırada geceden beridir durmaksızın ağlamamdan kaynaklı olarak şişen gözaltlarımla bakışmıştım. Bu işler acısı halime buruk bir şekilde gülümseyip hızlıca lavabo ihtiyaçlarımı da hallettikten sonra kendimi banyodan dışarıya atmıştım. Pijamalarımı değiştirmeye gerek duymadan merdivenlerden uyuşuk uyuşuk inmiş, seslerin geldiği mutfağa doğru adımlamıştım.
Mutfağa girdiğimde Jessi Noona ile annemin beraber sohbet ettiğini gördüm. Beni gördüklerinde gülümseyerek "Günaydın uykucu saat 11 oldu." demişlerdi. O kadar uyuduğumun farkında bile değildim doğrusu. Mahcup bir şekilde gülümsemiş ve "Sizede günaydın o kadar uyuduğumun farkında bile değildim gerçekten." diye cevaplamıştım onları. Ardından aklımdan geçen yeni bir soruyu daha yöneltmiştim onlara..
"Hoseok Hyung nerede?" sorumu Jessi Noona cevaplamıştı. "O fırına gitti canım gelmek üzeredir." Kafamı sallayıp bende masaya onların yanına yerleşmiştim. Ben gelmeden önce konuştukları konuya devam ettiklerinde bende sessiz bir şekilde konuşmalarını dinliyordum. Cebimde titreyen telefonumla beraber odağımı onlardan çekmiş ve cebimden telefonu çıkartmıştım. Gelen bildirime baktığımda Jungwon'dan olduğunu görmüştüm. Neredeyse bir haftadır hiç konuşmamıştık. Yani onunda son olaylardan haberi yoktu. Bekletmeden mesajına girmiş yazdıklarına bakmıştım.
Jungwon
Hey Kook naberr?Jungkook
İyidir Jungwon
Senden naberrJungwon
İyi bende
Okulun nasıl gidiyor?
Bir sıkıntı yok değil mi?Jungkook
Okulda pek sorun yok şimdiye kadar
Ancak bir sürü olaylar oldu
Çok uzun zamandır konuşmuyoruz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daylight | Taekook
Fanfiction"Eski biz çok güzeldi Jeon." "Eski bizi sen bitirdin Kim." Jungkook ve Taehyung'un güzel giden ilişkileri, Taehyung'un arkadaşları yüzünden sonlanmıştı. Ayrılmaları üzerine zorbalığa uğrayan Jungkook okuldan ayrılmıştı. Sonraki yıl kız arkadaşıyla b...