26.

571 41 35
                                    

Yüzündeki donuk ifade yerini korurken gülerek bir adım yaklaşmıştım ona.

"Ne oldu? Özlemedin mi yoksa beni?"

Şaşkın ifadeyi yüzünden atıp bedenini tamamen bana doğru döndürmüştü.

"Özlemez olur muyum hiç?" Kısık sesiyle cevap verdiği zaman yapmacık bir şekilde kıkırdamıştım.

"Hadi ama bebeğim daha yeni sesin ne güzel çıkıyordu öyle. Niye sessizleştin şimdi?" Onun kullandığı hitap şeklini bende ona vurgulayarak söyleyince sinirlenmişti.

Dibime girip bana sert! bakışlarını gönderirken komikti. Gözleri sırasıyla kaşımdaki ve dudağımdaki piercinglerde gezinmişti. Son olarak saçıma da şöyle bir baktıktan sonra göz temasına devam etmişti.

Sınıfta şuan ölüm sessizliği vardı. Tek bir nefes sesi bile yoktu.

"Küçük sürtüğümüz büyüdü de bana laf söylüyor demek hım? O lafları bir yerine sokmadan önce lanet çeneni kapat seni küçük sürtük."

Ettiği hakaretle kocaman bir kahkaha patlatmıştım. Ardından en sert bakışımı ona yollarken yüzündeki anlık korkuya anbean şahit olmuştum.

"Bana bak Bogum. Ağzından çıkanı kulağın duysun. Bu sefer sana karşılık vermekten asla çekinmem. Bu sana ilk ve son uyarım. Tamam?"

Yüzünün öfkeyle kızarmasıyla burnundan büyük bir soluk vermişti. Bana omuz atarak yanımdan ayrıldığında peşinden Hyungsik ve Sehun da çıkmıştı.

Sınıfa doğru geri dönmemle neredeyse herkesin ağzının açık kaldığını fark etmiştim. İki kişi hariç. Jeong ve Mingyu...

Tehditvari bakışlarımı bu sefer sınıftakilere yönlendirdiğimde hepsi kendi işine odaklanmıştı.

"Siz bahçeye çıkın. Ben lavaboya gidip gelirim yanınıza." Kafalarıyla beni onaylayıp sınıftan çıktıklarında Yoongi ve Taehyung'a göz atıp bende sınıftan ayrılmıştım.

Kattaki tuvalete girip lavabonun karşısına geçmiştim. Avucuma suyu doldurup yüzüme çarptırdığımda amacım bir az olsun sakinleşmekti.

Aynadan ıslak yüzümü seyrederken enseme çarpan nefesle irkilmiştim. Hemen arkama dönüp o kişinin boğazına yapışmak için kolumu kaldırdığımda onun Taehyung olduğunu görmüştüm.

Göz devirerek yan tarafından geçeceğim zaman kolumdan tutarak buna engel olmuştu. Yeni yatıştırdığım sinirlerim yeniden gün yüzüne çıkıyordu.

"Ne var Taehyung?" Ani tepkimle biraz duraksadığında derin bir nefes alarak kolumu elinden kurtarmıştım. Ardından bakışlarımı yeniden yüzüne sabitlemiştim.

"Ne istiyorsun yine?" Dudaklarını dili yardımıyla ıslatıp konuşmak için ağzını aralamıştı.

"Gerçekten benimle konuşmaya tahammül edemeyecek kadar mı benden nefret etmeye başladın?"

Sorduğu soruyla kaşlarım havalandığında ne cevap vereceğimi bilememişim. Evet diyemezdim. Çünkü yalan söylemiş olurdum. Ayrıca üzülürdü. Ama hayır da diyemezdim bu sefer anlardı. Olmazdı işte...

"Konuşacağın konu bu mu?" Konuyu değiştirmemle kafasını iki yana sallamıştı.

"Sadece konuşamaz mıyız?" Masum yüzüyle yönelttiği isteği reddedememiştim. Öylece bakakalırken bilinçsizce kafamı aşağı yukarı sallamıştım.

Bununla sadece ona yakışan kare gülümsemesini sunduğunda "Teşekkür ederim." diye mırıldanmıştı.

"Bahçeye çıkalım mı?" Elini kaldırıp bana önden yol verdiğinde sessizce ilerlemiştim.

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin