30.

472 35 19
                                    

Bir Hafta Sonra

"Bundan emin misin?" Mingyu'nun sorusuyla sırıtırken kendimden emin bir şekilde konuşmuştum. "Ne zaman emin olmadan bir iş yaptığımı gördün? Çok bile durdum. Bugün Bogum'dan yaptıklarının intikamını alacağım."

Kafasıyla onaylarken yüzündeki tedirgin ifade kaybolmuştu. Bu işte bana yardım edeceğini biliyordum. Beni yalnız bırakmazdı.

Birkaç dakikanın ardından çalan zil sesiyle sırıtarak sınıfta göz gezdirmiştim. Hoca çıkmıştı, bazıları gelecek dersin hazırlığını yaparken diğerleri sınıftan çıkıyordu. Kimseyi umursamadan yüksek sesimle yan sıradakine yönelik konuşmuştum.

"Hyungsik ve Sehun." İkisine seslendiğim halde tüm sınıfın dönmesi yüzümde egoist bir gülümsemeye yol açmıştı. "Öğle arasında Bogum ve Eunwoo dahil dördünüz de yemekhanede olun. Güzellikle gelin beni zor kullanmak zorunda bırakmayın. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim." Göz temasımızı keserek kafamı sınıftakilere çevirdiğimde bu sefer onlara doğru seslenmiştim.

"Okula ufak bir söylem bırakın. Öğle arasında yemekhanede olsunlar. Bu gösteriyi kaçırmalarını istemem." Sırıtarak kurduğum cümleyle kafasını sallayarak ayrılan dedikoducu kız grubuna bakmıştım. Sadece onlara söylesem bile tüm okul haberdar olurdu zaten. İstihbarat konusunda hızlarına yetişemezdik.

Sehun Hyungsikle beraber kol kola sınıftan çıktığında kıkırdamıştım. "Eğlenceli olacak." Mingyu da bana ayak uydurarak kıkırdadığında yanımızda bir hareketlilik oluşmuştu. Gelene baktığımda bunun Yoongi ve Taehyung'tan başkası olmadığını görmüştüm.

"Jeon ne oluyor?" Taehyung endişeli bir şekilde konuştuğunda umursamazca omuz silkmiştim.

"Artık bir şeylerin vakti geldi. Beklenmedik bir durum değil bu. O kadar da şaşırmanıza gerek yok aslında." Benim konuşmam bitince onlara fırsat vermeden Mingyu söze dahil olmuştu. "Jungkook'un yaşadığı şeyleri şimdi onlar yaşayacak. Tek amacımız empati duygularını geliştirmek hepsi bu. Onların iyiliğini düşünüyoruz."

Bakış açısına karşı kıkırdarken onların da ciddi yüzü kaybolmuştu. Yoongi gülerken Taehyung sırıtarak konuşmuştu. "Olurda yardıma ihtiyacın olursa söyle tamam mı? En önden izliyor olacağım." Yüzüme içten bir gülüş yerleştirirken kafamı aşağı yukarı sallamıştım. Yalan değil karşı çıkacağını düşünmüştüm.

Veda ederek yanımızdan ayrıldıklarında varlığını unuttuğum Jeong'un konuşmasıyla irkilmiştim. "Sen Taehyungla yakınlaşmışsın bakıyorum da." Tek kaşını kaldırıp konuşmasıyla yüzüne birkaç saniye bakmıştım. "Kamptayken konuştuk biraz. Onu sevdiğimi ama güvenmediğimi söyledim. Güvenimi kazanmaya çalışıyor. Ayrıca biliyor musun seninle sevgili olduğumuza inanmıyormuş."

Heyecanlı heyecanlı konuşmamla gülerek masanın üzerindeki elimi tutmuştu. "Zeki oğlan."

Bir sonraki dersin başlamasıyla önüme dönerek derse odaklanmaya çalışmıştım. Çalışmıştım diyorum çünkü dersten sonra öğle arası başlayacaktı. Ve bu benim heyecandan kudurmam için yeterliydi.

Kırk dakikalık dersin iki saat gibi geçmesinin ardından sırıtmaya başlamıştım. Hyungsik ve Bogum sınıfı terk ederken arkalarından onları izlemiştim. Sınıfta sadece Mingyu, Jeong, Yoongi, Taehyung ve ben kalmıştık. Diğerlerinin çoktan yemekhaneye vardıklarından emindim.

Boğazımı temizleyerek oturduğum sıradan kalkmamla diğerleri de beni takip etmişti. Sallana sallana ulaştığım yemekhanedeki kalabalığı görünce keyifli bir ıslık çalmıştım. Pek çok bakış buraya dönerken aradığım dörtlü ortada bana arkası dönük şekilde dikiliyorlardı. Merdivenlerden inerken Taehyung'a dönmüştüm. "Jeong sizin yanınızda dursun olur mu?"

Daylight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin