04-need

916 117 23
                                    

anyong!
iyi okumalar<3
-





(yazardan)





genç adam bulunduğu ofis koltuğuna yayılıp gerinirken derin bir nefes aldı. saat akşam 9.30'a geliyordu ve bu vakte kadar şirkette kalmıştı. uzun süredir çalıştığı için sandalyede oturmaktan her yerinin ağrıdığını hissediyordu. telefonunun ekranını kilitleyip masaya bıraktı.

eve gitmesi gerekiyordu.

ihtiyaçtan çok bir istekti bu aslında. küçüğü, daha az önce yaptıkları konuşmayla ve attığı fotoğrafla onun sınırlarını oldukça zorlamıştı.

"bir sorun mu var?"

başını kaldırıp sorusuna cevap bekleyen işten arkadaşı sekreteri chan'a baktı. işler bu sıralar yoğun olduğundan çıkış saatinden sonra onunla şirkette kalan tek kişiydi.

"geç oldu, çıkalım artık."

"az bir işim kaldı, 15 dakika kadar bekleyebilir misin? birlikte çıkalım."

genç adam için bu oldukça uzun bir süreydi. özellikle de içinde bulunduğu durumu düşünecek olursa. bekleyemezdi, biliyordu.

ayağa kalkıp ceketini almak üzere duvarın kenarındaki askılığa doğru yürüdü.

"hayır."

"aish.. ne acelen var be?"

"al bilgisayarını ne yapıyorsan evde yap chan,"

çocuk söylene söylene masadaki eşyalarını toplarken minho da ceketini üzerine geçirdi.

"hayır, bir de biliyorsun yani eve iş götürmeyi sevmiyorum. her seferinde aynı şey, 15 dakika ya. 15 dakika beklese ölür sanki."

"acele et."

buna karşın çocuk dizüstü bilgisayarını koyduğu çantanın fermuarını çekip ayağa kalkmış ve minho'ya öldürücü bir bakış atıp konuşmuştu.

"zaten çok sıkılmıştım ve son bir saattir dosyaları düzenlemek yerine tetris oynuyordum. ağla!"

arkasını dönüp ceketine uzanırken minho'nun cevabı ise fazla gecikmedi.

"zaten tetris oynamayıp işini yapsaydın 15 dakikaya ihtiyaç duymayacaktın bay bang. ayrıca işini düzgün yapmazsan sen kovulursun, böyle olursa da ağlayanın ben olacağımı pek sanmıyorum."

"tanrı aşkına minho, sus artık hyung'unum ben senin."

çocuğun az önce kovulma tehditi alan kendisi değilmiş gibi tepki vermesinin üstüne minho'nun dudağının kenarı kıvrılmış, kaşları havaya kalkmıştı. sen benim hyungumsan ben de senin patronunum der gibi bakıyordu.

bunun üzerine chan da yapabileceği en sahte şekilde sırıtmış ve tekrar konuşmuştu.

"yani şey diyecektim.. bay lee, artık susar mısınız? bir de beni kovmayın lütfen, bana ihtiyacınız var! benim de sizin paranıza ihtiyacım olduğu gibi!" tekrardan sahte gülümsemesini hyunguna sunmuş, arkasını dönüp hızlı adımlarla ofisten çıkmıştı.

minho ise sabrının bu çocukla sınandığını düşünerek gözlerini kapatıp başını olumsuz anlamda iki yana sallamıştı.

ışıkları söndürüp çocuğun ardından ofisten çıktı.

evde ilgilenmesi gereken biri vardı ve acele etse iyi olacaktı.





-.-.-.-.-
minho, kendi anahtarıyla kapısını açtığı evine girmiş, içeri daha fazla soğuk girmemesi adına hemen ardından kapıyı geri kapatmıştı. ayakkabılarını hızla çıkarıp ev terliklerini giyerken bir yandan da koridordan ona sesleniyordu.

burguNdy, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin