29-falling

451 45 126
                                    

Selam!
Bu bölüm biraz fazla uzun haberiniz olsun, isterseniz bölerek iki günde falan okuyabilirsiniz
İyi okumalar★彡
-

(Jisung'dan)


"Çifte kumrular gelemedi hala diye sızlanıyordu."

Pipetten yavaşça yudumladığım soğuk amerikano'yu püskürtmemek için telaşla masaya bıraktım.

"Ne?!"

Ben Sunoo'nun göz devirerek söylediği şeye açıkça sitem ederken Seungmin gözlerini kocaman açmış bana sorgular bakışlarla bakıyor, yanında oturan Chan hyung ise üçümüzün yaşadığı kaosa gülüyordu.

"Pardon? Sen ciddi misin şu anda?"

"Ama öyle-" Sunoo hızla kendini savunmaya çalışırken karşımızda oturan Seungmin, Chan hyung'a yaslanmayı bırakıp doğruldu ve olaya el attı.

"Sunoo sen sus! Müvekkilden acil bir savunma bekliyorum. Konuş Hannie."

Seungmin'in bana mikrofon misali yumruğunu uzatarak büyük bir ciddiyetle konuşmamı işaret ettiğinde iç çektim.

"Hayır, gerçekten inanamıyorum Sunoo... Dost bildim bağrıma bastım ve resmen iki dakikada sırtımdan bıçaklandım. Tek suçlu ben değilim tamam mı?! Sen sonra demedin mi 'Aman hyung boşver gelmesinler' diye?"

"Vay be, öyle mi dedin cidden?" Chan hyung kaşlarını kaldırarak sorduğunda hızla başımı sallayarak onayladım. Yanımda oturan Sunoo sessizliğini bozmadan hemen önce Seungmin bunu reddetmişti.

"Sunoo'm demez öyle şeyler."

"Dedim."

Bir kahkaha patlattığımda karşımızda oturan ikili bozulmuş gibiydi.

Güneşli bir yaz gününde öğle vakti iş molasında bir kafede buluşmuştuk. Sunoo ve ben kafeye gelmemizin ardından on beş dakika kadar ikisini beklemiştik ve hala bunu tartışıyorduk.

Chan hyung ve Seungmin yılbaşından beri çıkıyorlardı. Her şey öncesinde, Sunoo ve Seungmin Jeju tatilimizden sonra iddiaya girdiğinde başlamıştı. Araları bir dönem bozulsa da yılbaşı zamanı kesin olarak başlamıştı ilişkileri. Yalan yok, ikisi birlikte oldukça göz alıcı görünüyorlardı.

Chan hyung düzleştirdiği siyah, alnına dökülen saçları ve üzerinde işe giderken giydiği siyah takım elbisesiyle, Seungmin ise bir hafta önce sarı tonlarına boyattığı yumuşacık saçı, üzerinde kahverengi deri ceket, baskılı bol beyaz bir tişört ve baggy kot pantolonuyla karşımda otururlarken ikisi kulağa garip gelse de güzel bir uyum içinde duruyorlardı. Seviyordum bu çifti.

"Ama sanki haklı biraz..." Seungmin bakışlarını ona çevirirken Chan hyung onu tekrar kolunun altına almış, Seungmin kıkırdarken dudaklarına eğilip minik bir kelebek öpücüğü bırakmıştı.

"Sinir bozucu derecede tatlısınız."

Söylediğim şeyle yanımda oturan Sunoo kahvesinden bir yudum aldıktan sonra gülmüş ve ardından başıyla onaylamıştı. Seungmin ona sokulduğu sırada Chan hyung'un telefonunun çalmasıyla tekrar doğrulmak zorunda kalmıştı.

"Bu kim ya? Yeter artık kocamı salın."

"Sanki evlisiniz ya..." Sunoo yüzünü buruştururken Seungmin kaşlarını kaldırarak baktı ona. Chan hyung ise gülerek masadaki telefonuna uzanmıştı.

"Sen sus bebe." Seungmin'in söylediği şeye Sunoo dil çıkararak cevap verirken Chan hyung aramayı cevapladığında sessizleşmiştik.

"Alo? Hayır, on dakikaya gelirim patron... Sanmıyorum... Ne zaman?"

burguNdy, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin