(Jisung'dan)
Sıcak... Ter damlalarını vücudumda hissedebiliyorken haziran ayının nemli sıcağı rahatsız edici derecede fazlaydı.
Gözlerimi zar zor araladım. Güneş çoktan doğmuştu. Saat kaçtı bilmiyordum... Günlerden neydi? Bu konuda da bir fikrim yoktu.
Tek bildiğim şey başımın beni öldürecek derecede ağrıdığıydı.
Yattığım yerde yavaşça doğruldum. Alnımda biriken terleri elimin tersiyle sildim ve çarşafı bir kenara atıp ayaklandım.
Kasabada yaz aylarında hava oldukça sıcak oluyordu ve ben yaz aylarımı şehirde biraz olsun daha serin geçirmeye alışmıştım. Bir nevi bu yüzdendi bu kadar rahatsız oluşum.
Ayaklarımı sürüyerek lavaboya ilerledim.
Mezuniyet gecesinin üzerinden günler geçmişti...
Minho beni aramadı, bana mesaj atmadı. O gece taksiye atladığım gibi buraya gelmiştim, ardından durumu telefonda Seungmin ve Sunoo'ya üstünkörü anlatmıştım. Yanıma gelmek isteseler de reddettiğimi hatırlıyorum.
Lavabodayken aynada kendime baktım, saçlarım dağılmış, göz altlarım morarmıştı. Üstümde ne zamandan beri giydiğimi hatırlamadığım bir atlet ve altımda kısa bir şort vardı.
Yalan yok, rezil haldeydim. Fiziksel olarak günlerdir çöktüğüm gibi mental açıdan daha berbattım. İşlerin hayal ettiğim kadar toz pembe ilerlemeyeceğinin ben de başından beri farkındaydım belki ama hala içimde bir yerlerde sindiremediğim şeyler vardı. Her senaryoyu planladığımı düşünsem de böylesini planlamadığımdandı belki, bilmiyorum. Minho'nun itiraf etmesi iyi olmamıştı... Pişmanlığın ağır yükünü omuzlarıma yüklemekten başka bir işe yaramamıştı.
Yüzümü buruşturdum, tekrar ağlamak istemiyordum.
Minho beni seviyordu... O zamandan beri, şu anda da. Hala beni seviyordu ve benim aklım almıyordu bunu, kabul etmeyi reddediyordu.
İşlerimi halledip lavabodan çıktım ve kendimi tekrar yatağa attığım gibi telefonumu elime aldım.
Birkaç bildirim Seungmin ve Sunoo'yla olan grup sohbetimizden gelmişti, başka herhangi bir şey yoktu. Bana saygı gösterip rahatsız etmedikleri için onlara teşekkür borçlu hissediyordum, yine de yüzlerini ne zaman görürdüm emin değildim. Günlerdir evden çıkmıyordum, sadece birkaç güne daha ihtiyacım vardı zihnimi toplamak için. İşin komik yanı ise bu yalanı da birkaç gündür kendime söylüyordum, evde olmak da zihnimi falan toplamıyordu.
Yattığım yerde elimle gözlerimi ovuşturdum. Güneş ışığı yüzünden bir kere uyanmıştım ve geri uyuyamıyordum, lanet perdeler de ışığı tam olarak kesmiyordu.
Sadece biraz daha uykuya ihtiyacım vardı... Çok az daha, uyusam geçeceğini biliyordum.
Zil sesiyle gözlerimi araladım.
Kim gelirdi ki bu günlerde buraya? Yataktan kalkmak için fazla tembel hissediyordum. Kim geldiyse belki yanlış gelmişti.
Uyuyabilmek adına tekrar gözlerimi kapattığım sırada ısrarla çalan zil yüzünden sesli bir küfür savurdum.
"Geliyorum!" Bağırdığım sırada hala kalkmak için bir harekette bulunmamıştım. Susmak bilmeyen zil beynimin içinde yankılanıyordu sanki... Bu sefer yataktan kalktım ve söylene söylene kapıya ilerledim. "SİKEYİM GELİYORUM DEDİM!"
Üstümdeki saçma ve dağınık kıyafetlere aldırış etmeden öfkeyle kapıyı sertçe açtım.
"NE VAR-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burguNdy, minsung
FanfictionBir anlaşma yapıp üniversite boyunca aynı evde yaşayan/yatak arkadaşı olan ikili. Çoğunluk düzyazı//texting içerir yan shipler: chanmin, sunki [uzun soluklu] Fic, Han Jisung ve Lee Minho'nun aynı evde geçirdikleri son yılı ve anlaşmalarının bitmesin...