medyada taylor swift-maroon var, dinleyerek okuyabilirsiniz. Ficin adını aldığı şarkı, özellikle bu bölüm için sakladım.
iyi okumalar
-(Jisung'dan)
"HEY!"
Mucizeydi... Çocuk daha ileri gitmeden kapının hızla açılması ve birinin üzerimdeki bedeni yakasından tutup çekmesi o an benim için tamamen bir mucizeydi...
Buğulu gözlerimi hızla silip birkaç adım yana kaçtım ve gelen kişiye baktım. O an gerçekten içimi saran sıcacık güven duygusunu iliklerime kadar hissetmeme sebep oldu...
Minho çocuğun hala yakasından tutarken yumruğu havada asılı kalmıştı. Ben donup kalmış ne olup bittiğini anlamaya çalışırken Minho'nun gri saçlı çocuğun yakasını tutan elinin orayı zor tuttuğunu fark ettim ve yavaşça aşağı doğru bıraktığı sırada çocuk yere yığıldı.
Sızıp kalmıştı... Tanrı aşkına.
Lavaboda bir süre tek ses benim hızla yankılanan ve düzene girmek bilmeyen nefes seslerim oldu. Ardından bana arkası dönük olan Minho bu tarafa döndü ve sordu.
"Sen iyi misin?"
Bakışlarımı kaçırıp fayans zemine sabitledim. Başımı ağır ağır aşağı yukarı salladım. Adımlarımı harekete geçirip hızla ona doğru koştum ve kollarımı Minho'ya sardım. Hala olanları düşünmek midemin bulanmasına sebep oluyordu ve çocuk daha ileri gitseydi ne yapardım bilemiyordum.
"Tamam... Geçti. Sakin ol güzelim, buradayım."
Bana sımsıkı sarılıp saçlarımı okşarken gözlerimi kapattım. Nabzım da soluklarım gibi yavaş yavaş düzene girerken mırıldandım, başımı göğsüne gömdüğümden sesim boğuk çıkıyordu.
"Sakinim. Korktum sadece, bilinci yerinde değildi muhtemelen."
"Şikayette bulunmalısın."
"Başıma dert almak istemiyorum," Sarılmamızı sonlandırıp geri çekildiğimde gözlerimiz buluştu. "Dava açmakla falan uğraşamam. Yeni mezun oldum."
İki elini de tombul yanaklarıma koyup bir yanağımdaki beni baş parmağıyla okşadı.
"İyisin değil mi?"
"İyiyim, bir şey yapmadı. Zamanında geldin." Fark ettiğim şeyle kaşlarım çatılırken bileklerine uzanıp ellerini çektim. Yanaklarımı böyle tutarken konuşmak zordu. "Bu arada cidden... Neden geldin ki?"
"Bir süredir etrafta yoksun. Ayrıca bu gece hiç yalnız kalamadık."
"Haklısın..."
"Biraz hava almak ister misin?" Sorduğu soruyu başımla onayladığımda lavabodan çıkmak üzere adımladık. Arkamı dönüp yerde yatan çocuğa bakmak bile istemiyordum çünkü hala kötü hissettiriyordu. Yalnızca büyük pencereler sayesinde dışarıdan gelen ışığın aydınlattığı karanlık koridora çıktığımızda devam ettim. "Bu binanın yukarısında teras var. Şu an partiye geri dönmek istediğimden emin değilim."
"Nasıl istersen bebeğim." Adımlarını durdurup lavabo kapısının yakınında bulunan, koridordaki bekleme koltuklarından birini işaret etti.
"Masalardan birinde buldum ve arakladım."
Üzerinde duran iki kırmızı plastik bardağı ve koyu renkli cam şişeyi gördüğümde resmen gözlerim parlamıştı. Lavaboya koşmadan önce oraya bırakmış olmalıydı.
"Şarap?" Şaşkınlıkla sorduğumda gülümsedi.
"Seviyorsun diye."
Gözlerimi kaçırıp yere sabitledim ve güldüm. Seviyordum... Hatta bu zamana kadar en çok hoşuma giden ise doğum günümde birlikte içtiğimiz fransız burgonya şarabı olmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burguNdy, minsung
FanfictionBir anlaşma yapıp üniversite boyunca aynı evde yaşayan/yatak arkadaşı olan ikili. Çoğunluk düzyazı//texting içerir yan shipler: chanmin, sunki [uzun soluklu] Fic, Han Jisung ve Lee Minho'nun aynı evde geçirdikleri son yılı ve anlaşmalarının bitmesin...