(Melbourne, Avusturalya)
[saat 21.50]
(Jisung'dan)Kapıyı açtığım andan itibaren gözlerim yalnızca ağzımın açık kaldığı manzarayı tarıyordu...
"Bu da... Ne?"
Dudaklarımın arasından kaçan bir fısıltı... Odadaki herkesin kafa karışıklığını dile getiren fakat aynı zamanda da çözümlemekten oldukça uzak.
"İşimiz biraz zor olacak..."
Yeji odada göz gezdirirken söylediğinde Wooyoung elleriyle saçlarını çekiştiriyor, Minho ise kollarını göğsünde birleştirmiş öylece dikiliyordu.
Zira odada gördüğümüz manzara hepimizin görmeyi beklediğinden oldukça uzaktı. Song Mingi'nin odası yaklaşık 30 metrekare büyüklüğünde olmasına karşılık sanırım hayatım boyunca gördüğüm en dağınık odaydı.
Büyük yatağın çarşafı dağınık, yastıkların her biri başka yerdeydi. Zemin kıyafetler, çantalar ve başka eşyalarla dolu, komodinlerin üzerleri yiyecek ve içecek kalıntılarıyla kaplanmıştı. çekmecelerden aşağı kıyafet parçaları sarkacak şekilde görünüyordu. Renkler birbirine karışmış, oda almış başını götürmüş gibiydi.
"Tuzak olmadığını düşünmek istiyorum. Gerçekten." Wooyoung nihayet saçlarını çekiştirmeyi bırakmış, sıktığı dişlerinin arasından tehdit eder gibi Minho'ya homurdanmıştı. Bu sırada kapıyı arkamdan kapatıp yavaş adımlarla odanın içerisinde ilerledim fakat yerler bile o kadar berbat ve dağınık haldeydi ki dümdüz şekilde yürümek bile imkansızdı.
"Tuzak değil. Odayı bilerek bu hale getirdiler. Kafanızı karıştırmak için." Minho kaşlarını çatıp ona doğru bir adım atarken aralarına girdim.
"Yine de bu kadar az sürede aradığımız belgeleri bulmamız imkansız."
Kol saatime baktığımda gördüğüm şeyle yutkundum. Düşündüğümden çok daha az zamanımız vardı.
"10 dakikadan az vaktimiz var..."
"Siktir..." Wooyoung telaşlı bir şekilde odaya bakınırken Yeji elinde tuttuğu silahı kendince tartarken sormuştu.
"Bu bende kalabilir mi?"
"Yapacak bir şey yok Peter, aramaya başlayalım."
Derin bir nefes aldım ve Wooyoung odanın bir köşesine giderken ben de diğer köşeye ilerledim. İlk başta uzunca çekmeceli bir dolabın içine bakmaya başladım. İçindeki dağınık kıyafetlerden dolayı çekmeceler sıkışmıştı ve yalnızca birinin içine bakmak için bile sertçe çekmem gerekiyordu, bu da odada ahşabın birbirine çarpma sesinin gürültüyle yankılanmasına sebep oluyordu. Çekmeceyi bile rahatlıkla karıştıramıyordum çünkü kumaşlar ve kıyafetler tamamen birbirine dolanmıştı.
Daha odanın en köşesinde bir adım ilerleyememişken çekmeceyi sertçe ittim ve alnımdaki teri sildim. Nefes nefese kalmıştım ve terliyordum. Bu dağınık odada 10 dakikadan kısa sürede aradığımız şeyi bulmamız gerçekten de imkansızdı.
"Böyle arayacak mısınız yani?" Minho oldukça sakin bir sesle odanın köşesinden sorduğunda hızla bir başka çekmeceyi itip arkamı döndüm.
"Yardım etmeyeceksen çeneni kapalı tutmalısın."
"Hiç araştırma yapmamış gibisiniz. Kaç aylık bir plan bu?"
Derin bir nefes alıp tekrar karıştırdığım yere döndüm. Bana kalırsa en az benim sabrım kadar Wooyoung'unkini de sınıyordu. Onu görmezden gelmek için elimden geleni yapsam da saniyeler ve dakikalar çoktan geçiyordu ve elimizde olan şey hala kocaman bir sıfırdı. Kilometreleri aşıp ihtiyacımız olanı almaya gelmiştik, bu odadaydı fakat belgelerin yerini bulamıyorduk. Stresim gittikçe artarken terliyor olamamın bir diğer nedeni de buydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
burguNdy, minsung
Fiksi PenggemarBir anlaşma yapıp üniversite boyunca aynı evde yaşayan/yatak arkadaşı olan ikili. Çoğunluk düzyazı//texting yan shipler: chanmin, sunki [uzun soluklu] Fic, Han Jisung ve Lee Minho'nun aynı evde geçirdikleri son yılı ve anlaşmalarının bitmesini konu...