Kim Mingyu kızla birlikte eve geldiğinde aslında içinde düpedüz bir çelişki ve öfke vardı. Hem Wonwoo'ya âşık olmadığını kendine ikna etmek istiyor hem de onun pezevenkle takılmasından öç alıyordu sanki. Aptal bir serserinin kafası ancak bu kadar çalışıyordu.
Şimdiye kadar duygularıyla hiç işi olmamış Kim Mingyu bu karmaşayı kanıtlayabileceği çözüm ile geceyi geçirdiğinde sabah kendini daha iyi hissedeceğine daha da bok gibi hissediyordu. Bok gibi hisseden sadece kendisi olmamalıydı ki üzerini giyinen kadının yüzünde beş karış bir ifade vardı.
"Ağzına sıçtığımın ibnesi yaşlılar senden daha iyi çalışıyor."
Mingyu uyku sersemi uyandığı yerden sadece kafasını kaldırıp kadına baktı. Bir ruj için girdiği hallere şaşırıyordu.
"Siktiğimin rujunu al da defol git."
Ona kızamıyordu aslında. Mingyu ne kadar kendini kanıtlamak istese de Wonwoo ile yaşadığı felekten gecelerin hiçbirine benzemiyordu bu. Sıkıcı ve öylece yapılması gereken bir şeymiş gibi hiçbir heyecana kapılmamıştı. Bu da bir şeyleri kanıtlamadığı için kendini daha kötü hissediyordu.
Üzerini giyinen kadın kenarda duran jelatinli ruju süslü çantasına attı. Vermesi gerektiği karatları ise avuçlayıp yatağa fırlattı. Fahişeyle yatıp üzerine para alan biri olarak kendisiyle gurur duyması gerektiği kısma gelmek için beklerken yeni hakaretler dinliyordu.
"Bu performansla o gözlüklü piçin seni bırakmasına şaşmamalı!"
Kadının söylediği şeye şaşkınlıkla bakarken fahişe kapıyı çekip çıkmıştı bile. Mingyu bir de terkedilenin kendisi gözüktüğüne inanamadı. Serseri olarak bir adı çıkmadığı kalmıştı sanırım onu da şu an başarmıştı.
Kendi çözümü işe yaramamış gibi bir de Wonwoo'nun o pezevenk ile takılıp takılmadığını dehşet verici bir merak ile dolduğunda rujdan kazandığı üç kuruş ile gece kendini Efendi Bar'a attı. Jeonghan önüne selamlar gibi her zaman içtiklerinden birini koydu.
"Çıldırtmışsın kadını."
Mingyu geldiği gibi olayın bu denli yayılmasına şaşırarak barmene baktı.
"Orospu karı geldiği gibi yaydı mı her yere?"
Sitem için sorduğu soruya Jeonghan bıyık altından gülüyordu. Daha siniri geçmemişti ki Seungkwan onu gördüğü an koşa koşa geldi.
"Seninkini gördün mü!"
Mingyu haberi olmadığı bir olayın bu şekilde Seungkwan'ın ağzından çıkıyorsa kesinlikle sikimsonik bir şey olacağına emindi. Bu yüzden seninkinden kastı Wonwoo olsa bile ona cevap vermedi. Seungkwan da cevap bekliyor gibi değildi zaten.
"Benim patron ile Wonwoo az önce buradaydılar."
Kan beynine sıçradı bir anda. Wonwoo resmen tek kalemde onu silip pezevenk Jun ile gününü gün ediyordu hem de Mingyu onu düşünmekten başkasıyla sevişemediği halde. Kafasını bar masasına sertçe vurdu. Kıskançlıktan alnındaki damarlar çatlamıştı adeta.
"Bu iddiayı kabul eden aklıma sokayım!"
Ancak olayın burada bitmediğini kafasını sertçe vurduğu bar masasında tutarken öğrendi.
"Az önce odam dolu olacağı için bana bu gece tatil verip birlikte arkaya gittiler."
Arka dediği kısım barın arkasıyla bitişik Jun'un moteli vardı. İkisini birbirine bağlayan uzun bir koridor vardı ve bu birleşme Jun ile Jeonghan'ı ortak yapıyorlardı. Sinirle kaldırdı kafasını. Dayanabilecek gibi değildi. Barmene baktığında Jeonghan çok ciddiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alt Şehir Serisi | Seventeen
FanfictionAlt Şehir Serisi Birinci Sezon, Alt Şehrin Serserisi Suçun ve suçlunun legal olduğu bir alt tabakanın serserisi olan Kim Mingyu geçimini her türlü teklif ve suçla sağlıyordu. Birkaç karat için her şeyi yapan serserinin bu sefer görevi Jeon Wonwoo'd...