beşinci bölüm, mezarlığın üzerine ekilen çiçek

127 22 4
                                    

Boo Seungkwan belki hayatının dönüm noktalarını oluşturacağı bir kararla garsonun evine girdiğinde ilk hissettiği şey sıcaktı. Soğuktan morarmaya başlamış ayak parmakları sıcakla sarmalanmış ve şiddetli acısı azalmaya başlamıştı.

Eve girdiği andan itibaren hissettiği bu sıcaklık hissi önce omzularının ardından kasım kasım kasılan tüm vücudunun gevşemesini sağlamıştı. Pişman olarak girdiği o evde tüm pişmanlığı tatlı bir sıcağın etkisiyle tamamen silinmişti.

"Üşüdün değil mi? Sıcak bir duş al yoksa hasta olursun."

Onu beklemeden içeri giren Vernon'un banyo olarak düşündüğü yerden çıkışıyla bakıştı.

"İçeri havlu ve kıyafet bıraktım."

Sesini çıkarmadan birkaç saniye ona baktığında çok kötü hissetti kendini. Bunu neden yapıyordu anlamıyordu. Onu kullanmasına neden izin veriyordu? Neden kötü hiçbir şey demiyordu? Onun ilanı aşkını dinledikten sonra gözleri onunda Moon isimli biriyle öpüşen hatta sevişen fahişeye karşı neden ufak bir kızgınlık belirtisi bile göstermiyordu aklı almıyordu.

İlanı aşkını reddetmesine hatta gözleri önünde başkasıyla öpüşmesine rağmen dönüp buraya gelmesine bir şey demeliydi. Seungkwan'a kızmalı, bağırmalı ve ondan nefret ettiğini söylemeliydi. Olması gereken buydu. Bunu biliyordu ancak yine de ona soramıyordu. Bu yüzden gıkını çıkarmadan banyoya gitti.

Sıcak suyun altında tüm vücudunu yumuşatmak bedenini rahatlasa da içini rahatlatmaya yetmedi. Yine de motelde soğuk duşta götü dona dona aldığı duşa göre sıcak su bulabilmek ona cennet gibi geldi. Biraz düşünceleri biraz da sıcak suyun etkisinden uzun kaldı duşta. Çıkmaktan korktu.

Çıktığında Vernon'un aynı şekilde ona hiçbir şey dememesinden ve kızmamasından korktu.

Bunu isterseniz acizlik isterseniz özgüvensizlik olarak değerlendirin Seungkwan sadece vicdanı altında unufak olduğu için böyle hissediyordu. Alt şehire geldiğinden beri her konuda bastırdığı vicdanından arsız bir fahişe doğsa da kendisini sevdiğini söyleyen birine vicdansız olamıyordu. Bu konuda canı çok yanmış biri olarak yapamıyordu.

Korka korka duştan çıktığında üzerinde onun olduğunu düşündüğü beyaz bir tişört ve lacivert eşofman altı vardı. Üzerinde temiz kıyafetlerle ve üşemeyen bedeniyle ona baktığında Vernon elindeki kupayı masaya bırakıyordu.

"Sıcak bir şeyler hazırladım, içini ısıtır."

Onun için fazlasıyla iyi olan kendisine karşı çıkmak ve bunu kesmesini söylemek istese de adım adım masanın başına gidip sandalyeye sakince oturdu. Önünde duran bardağı almak için elini uzattığında omzuna konulan örtü ile irkildi.

Vernon çok nazik bir şekilde temas etmemeye özen gösterek omuzlarına sıcak bir battaniye sermişti. Seungkwan düşmemesi için battaniyenin kenarlarını nönüde birleştirip bir eliyle tuttuğunda mahcup bir ifadeyle kafasını eğdi. Kendi bardağıyla tam karşısına oturdu.

"Isındın mı?"

Seungkwan eğdiği kafasını kaldırıp ona baktı. Geldiğinden beri sıkı sıkıya tuttuğu ağzı sonunda meraktan çatlarmış gibi açıldı.

"Bana bu kadar iyi olmak zorunda değilsin."

Yüzünde hiçbir ifade değişmedi. Aynı ifadesini koruyordu.

"Ne yapmamı istiyorsun?"

Bunu sormasını dahi anlamıyordu. Neden böyleydi? Neden bu kadar iyiydi?

"Bana kızman, öfkelenmen gerekiyor. Beni evine almaman bu kadar iyi davranmaman gerekiyor."

Vernon'un yüzünde yan ve sakin bir gülüş vardı. Bu gülüş bakışlarının derinliği altında eziliyormuş gibi duruyordu. Seungkwan onu ilk defa gülümserken görüyordu.

Alt Şehir Serisi | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin