on sekizinci bölüm, şehrin karanlık yüzü

165 27 1
                                    

Kim Mingyu aklı hayaline gelmeyecek işler yapan birine dönüştüğünde her zaman önceliği olan serseriliği yerini Wonwoo ile doldurmaya başladı. Anlamadığı veya anlatamadığı ne olabilirdi bilmiyordu ancak kendisinde hem her şey değişmiş hem de her zamanki gibiymiş gibi hissediyordu.

Yarası neredeyse iyilşecek kadar kendine geldiğinde az çok eski düzenine dönmüştü. Günlerini serserilik ile geçirecek kadar aynı statüde devam eden hayatının en büyük ayrıntısı gecelerini bara ayırmak yerine Wonwoo'ya ayırıyordu. Bir şekilde bundan delicesine hoşnut bir haldeydi de.

O akşam tamamen kapanan yarasının sargısını çözen Wonwoo ile kendi evinde öylece bir gün geçirirken kafasını koltuğa yaslamış yarı çıplak bir şekilde pansumanın bitmesini bekliyordu. Günlerdir onda kalan Wonwoo artık o evin bir eşyası gibi müdavim ve ihtiyaç haline gelmişti.

"İyileşmiş gibi duruyor."

Serseri duyduğu sözlerle yatırdığı kafasını çevirip yarasıyla ilgilenen çocuğa baktı.

"Efendi Bar'a gidelim mi?"

Bugünki işten iyi para kaldırdığı için Wonwoo ile birlikte karşılıklı sabaha kadar içmek ve akşama kadar sevişmek gibi bir hayali vardı.

"Seungcheol'e geçeceğim."

Wonwoo sargıyla işini bitirdikten sonra ters bir bakış attı.

"Geldiğimizden beri doğru düzgün bir kere görüşebildik."

Mingyu işi bittiği için kenara attığı tişörtünü tutup üzerine geçirdi. Wonwoo'nun yaptığı imayı umursamadı bile.

"Artık ikinizin de kendi hayatlarınızı yaşamaya başladığınız kısma gelmediniz mi?"

Serseri her ne kadar herhangi bir düşmanlık beslemese hatta dostu görebileceği biri olsa bile Wonwoo ile birkaç dakika bile ayıran her şeyden nefret ediyordu.

"Hayatımın geri kalan kısmını seninle birlikte yaşayacağımı mı ima ediyorsun?"

Mingyu bunu sormasını bile kabul etmiyordu. Ayaklanan prensin peşinden ayaklandı. Bilerek bir ihtimal gözünü korkutmak amaçlı üzerine doğru yürüyüp Wonwoo'yu duvar ile kendi arasına sıkıştırdığında sol elini tehditkar bir şekilde duvara koymuştu.

"Başka bir ihtimal mi düşünmüştün?"

Wonwoo hiç de korkmuş gibi gözükmezken aksine gözlükleri üzerinden serseriye gözlerini dikmişti. Mingyu onun bu korkusuz ve cüretkar tavrına kesinlikle tav oluyordu.

"Beni böyle korkutamazsın serseri bozuntusu."

Mingyu onun tarafından göğsünden tutulup geri itildiğinde alaylı gülümsemeyle birkaç adım geriye gitti. Wonwoo gitmek için hazırlanmak adına serserinin ceketlerinden birini üzerine geçirdi. Konuşmaya devam ederken ceketin kapüşonuyla kafasını örttü.

"Ama merak ettim doğrusu."

Gitmeye hazır Wonwoo bakışlarını tekrar ona diktiğinde yüzünde gerçekten meraklı bir ifade vardı.

"Sensiz alt şehirde nasıl bir hayatım olurdu veya ne yaparak devam ederdim merak ediyorum."

Mingyu ellerini cebine soktuğunda ne bu merakından ne de bu sorudan hoşlanmamıştı. Yine de belli etmeden alaylı gülüşünü korudu. Düşünce hoşuna gitmediği için açıkçası onunla bu tatlı çatışmasını devam ettiremedi. Kafası eğer hiç tanışmasalardı ihtimaline takılı kaldı.

Kafasında dönen boş çölü fark edecek kadar onu tanımış olmalı ki karşısına kadar geldi. Mingyu, gözlükleriyle ona gülümseyerek bakan çocuğun şapkasını düzeltip yüzünü iyice kapüşonun gölgesine sakladı.

Alt Şehir Serisi | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin