on üçüncü bölüm, av, avcı ve yem

165 22 9
                                    

Seungkwan sırtında içi karman çorman bir valiz ile alt şehrin hiç bilmediği köşelerine geldiğinde aklının ucunda da hislerinin kıyısında da hiçbir şey yoktu. İki koruma ile Dokyeom'un İni denilen yere geldiğinde adının bile herkesi korkuttuğu kişi alt şehrin en görkemli binasının girişinde onu bekliyordu.

"Şehrimizin en görkemli fahişesini görmek ne güzel!"

Yüzünde zevkli alaylı bir gülüş vardı. Seungkwan namının bu kadar yürüdüğünü düşünmüyordu. Büyük ihtimal Jeonghan ve Jun faktörü ile burada olması önemli biriymiş etkisi vermişti.

Fahişe onu ve yaptıklarını bildiğinden ondan korkuyordu açıkçası ama bu biraz denize düşünce yılana sarılma taktiği gibi bir şeydi. Ona doğru yürürken bir şey diyemedi. Kendi bölgesinde, kendi borusunu öttürebileceği bir yerde değildi. Yaşamak istiyorsa ona muhtaçtı.

"Ona odasını gösterin ve ne yapacağını anlatın."

Basit bir şekilde sırıttığında Dokyeom'un koruması ile birlikte içeri yürümeye başladı. Etrafındaki birçok adam hatta herkes onlara bakıyordu. Mafya babası ile birlikte içeriye doğru gittiklerinde genelevdekinden bozma kalabalık bir bina içerisinde boş bir odanın önünde durdular.

"Burası senin odan, çalışmadığın sürece ortalıkta dolanmayıp odanda duracaksın."

Seungkwan daha ne iş yapacağını bile bilmiyordu ancak şu anki işinden daha kötü ne olabilirdi bilmiyordu. Sesini çıkarmadan kafasını olumlu anlamda salladı.

"Tek amacın Dokyeom'un önemli misafirlerini karşılayacak onların ihtiyaçlarını gidereceksin. Bunun dışında hiçbir şey görmemiş duymamış gibi davranman senin yararına olur."

İhtiyaçtan kastının ne olduğunu bilen Seungkwan kendince dudak büzdü.

"Bilmen gereken her şeyi gerektiği zaman açıklarlar. Şimdi odana iyice yerleş."

Denileni yapıp odasına girdiğinde ardından kapıyı kapattı. Odanın içinde tek başına kaldığında derin bir nefes almak için çantasını yere koymuştu ki kilit sesini duydu. Seungkwan dönüp kapıya baktığında üzerine kilitlendiğini ancak idrak edebildi.

Gerçekten durumun iyiye mi gittiğini yoksa kötüye mi döndüğünü düşünemeden yatağın kenarına yaslanarak yere çöktü. Ölmek üzereydi. Peşinde onu öldürmek isteyen biri vardı. Hansol'u da öldürmek üzereydi. Onun peşine de birilerinin takılmasına sebep olmuştu.

Üstüne üstlük tüm bunlara rağmen Hansol'u istiyordu. Hem de tüm benliğiyle.

Kilitli kaldığı odada sakin ve zaman kavramını yitirdiği iki gün geçirdiğinde bu yarasının iyice iyileştiği mental olarak dinlenemese de fiziksel olarak dinlenebilmişti. İki gün boyunca tek iletişimi ihtiyaçlarını soran korumalar olduğundan bu durumun sandığından daha uzun süreceğini tahmin etti.

Neyse ki sigara paketinden tutun her şeyine kadar bedavaya sadece söylemesi yeterli oluyordu ve hiçbir şey yapmamak gerçekten çok iyi geliyordu. İki günün sonunda odası tekrar çalındığında alışılmış saatler dışında olmayan duruma karşı şaşırdı.

Üzerinde geldiğinde bulduğu dolu dolabın içinden aldığı pijamaları ile kapının karşısına geldi. Kapıyı açan korumanın ardında Dokyeom ile birlikte herkes birbirine baktı. Tüm ihtişamıyla içeri giren mafya babası korumasına dışarıda beklemesini söyledi.

Seungkwan günlerdir yaşadığı rahatlığın bir şekilde acısını çıkacağını tabiki de düşünüyordu ancak yine de bu derin bir tedirginliğe girmesine engel olmuyordu. Kendisi tedirgince beklerken Dokyeom yanından geçerek odanın içine doğru ilerlemişti.

Alt Şehir Serisi | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin