on ikinci bölüm, cennetin koşulları

173 23 39
                                    

Seungkwan hayatı konusunda hiçbir zaman şanslı olmadığını biliyordu açıkçası. Şans hiç yüzüne gülmemişti. Bahtı hiç açılmamıştı. O gün de Vernon ile karşı karşıya onun evinde doğru düzgün konuşabilmekten fazlasını istemeyen fahişe Jun'u gördüğünde hem şaşırmış hem de şaşırmamıştı.

Evden içeri giren Jun peşinden girecek olan korumasını durdurdu ve onu dışarıda bıraktı. Buna karşı sesini çıkaramazdu açıkçası zira ona karşı Vernon'u nasıl tutabilirdi hiçbir fikri yoktu. Çok gerilmiş ve korkmuştu. Pezevengin yüzünde hiçbir ifade olmaması da korkusuna korku katıyordu açıkçası.

"Jun..."

Adı söylenen pezevenk sakince içeri girmiş ve ikisi karşısında durmuştu. Garsona gözünün ucuyla kibirli bir bakış atıp sadece orospusuna baktı. Seungkwan o söze başladığında derin bir şekilde yutkundu.

"Personeller hakkında ne düşündüğümü biliyorsun Boo."

Seungkwan zararın neresinden dönerse kardır icabı durumu kurtarmaya çalıştı.

"Açıklayabilirim Jun, sandığın gibi bir şey-"

Kurtarmasına yetmeden pezevenk önce sözünü kesti.

"Bu robot kılıklıyı senin için intikam alacak kadar kendine nasıl aşık ettin bilmiyorum ancak buna hemen burada son veriyorsunuz."

Seungkwan basitçe vedalaşmalarına izin verdiği ve duruma bu kadar sakin yaklaştığı için şaşkındı. Kendi şaşkınlığını yaşayamadan Vernon araya atıldı.

"Hayır, onu benden ayıramazsın."

Fahişe yangına körükle giden Vernon'u engellemek için pezevengin yanına gidip onu sohbet dışı bırakmaya çalıştı. Jun ise garsona sinirle bakmış söyleniyordu.

"Ayıramazsın mı? Onun sahibinin kim olduğunu unutuyorsun herhalde."

Birbirlerinin üzerlerine yürüyorlardı ki Seungkwan araya girip sırtını Jun'a verdi.

"Hansol dur lütfen."

Jun kapıya doğru yöneldi.

"Bu iş daha fazla uzamasını ve zarar görmeyi istemiyorsanız hemen burada bu saçmalığa bir son veriyoruz yoksa ikinizi ben bile kurtaramam."

Kendisinden daha büyük ne dert olabilirdi bilmiyordu ancak onun durduk yere blöf atmayacağını çok iyi biliyordu.

"Hadi Seungkwan."

Fahişe ona gitmemesi için bakan garsona bir şey diyebilmek ve durumu kabul edebilmesi için bakmıştı ki elini sımsıkı tutmasına şahit oldu.

"Gitme Kwan."

Seungkwan sımsıkı tutulan eline baktığında neredeyse gitmekten vazgeçecek bir hale gelmişti ki Jun arkasından söylendi.

"Ölmek istemiyorsan gitmek zorunda."

Kapıya yönelmiş pezevenk geri döndü ve kararsızca duran fahişenin elini ondan ayırıp tuttu.

"Seungkwan'ın en önemli müşterisi öldürdüğün adamın oğlu, eğer hemen görüşmeyi bırakmazsan bu senin de sonun olur aptal garson."

Fahişe öğrendiği şeyler listesi ile inanamaz bir şekilde Jun'a baktığında o kendisini elinden tutmuş sertçe çekiştirmekle meşguldü. Bu haline böyle söylenmeyi ihmal etmedi.

"Yani garson yaşamak istiyorsa birbirinizden uzak duracaksınız."

Duydukları karşısında tereddüt edip idrak etmeye çalışan Hansol'a fırsat vermeden dışarı çıktıklarında dışarıda Sangwoo yoktu. Tam tersine hiç beklemediği bir silüet olan Jeonghan her zamanki ihtişamı ve gösterişli halinden uzakta gizlice gelmiş gibi kapının ardında duruyordu.

Alt Şehir Serisi | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin