Kim Mingyu fahişenin odasında piç gibi ortada kaldığında başta öfkeden kuduruyordu. Ancak bu öfke sadece birkaç dakika sürmüş ardından içine bir dert oturmuştu. Wonwoo'yu bu kadar öfkelendirdiğinin ancak bilincine varan serseri bu boktan çukuru nasıl toparlayacağını düşünmeye çalışıyordu.
Bu öyle bir çukurdu ki ne kadar düşünürse düşünsün çare bulamıyordu. Her türlü itlik ve pisliğin içine batmış kendisi ilk defa bir problemine çözüm bulamadığı için daha fazla deliriyordu. Çözemiyordu çünkü kendisini tanıyamıyordu. Wonwoo'ya karşı hissettiği bu ihtiyaçlığı çözemiyordu.
Belki de, cevabı biliyordu ancak kabul etmenin onu bambaşka bir evreye götüreceğini bildiğinden kabul etmek istemiyordu. Girdiği bu boktan düşünce çukurunun içinde keyfi o kadar çaktı ki o günden sonra birkaç gün inzivaya çekildi. Hem de hiç kendisinin yapacağı bir iş olmamasına rağmen hem de.
Birkaç gün evin içinde öylece dolanmanın ardından kafasını nereye çevirse Wonwoo'nun yaptıklarını hatırlayan Mingyu başka bir günün sabahında kafasını yastığıa gömmüş içinden okkalı bir küfür savurdu. Bu bile içindeki karmaşık hissi çözemediğinde yataktan kafasını kaldırdı.
"Orospu çocuğu içime işlenmiş sanki!"
Aylak aylak yatmasından, hiçbir iş yapmamasından ve günlerdir ortalıkta dolanmamasının etrafta bir tuhaflık oluşturacağını da bilememişti tabiki de. Herkesin o kadar alıştığı bir düzendi ki bu yıllardır tanıdığı Jeonghan biraz sonra kapısını çaldığında onu tahmin ederek açmamıştı kapıyı.
"Hassiktir, ne işin var lan senin burada?"
Jeonghan arkasındaki iki korumasına dışarıda beklemesini söyleyerek içeri girdiğinde omuzlarındaki pahalı paltosunu geriye ittirdi.
"Öldün mü diye kontrol etmek bana kaldı maalesef."
Mingyu ona ters bir bakış atıp kapından çekildiğinde Jeonghan içeri girip izbe içeriye ters ve dudak büzerek bir bakış attı.
"Aslında bu bok çukurunda ölmemene şaşırmalıyım. Gerçekten burada mı yaşıyorsun?"
Kapıyı korumaların üzerine kapatan serseri nasıl oldu da buraya geldiğine halen inanamadığı barmen görünümlü zengin piçe baktı.
"Derdin ne onu söyle? Benim için götünü kaldırıp hayatta gelmezsin buraya."
Jeonghan onu çok iyi tanıdığı için olsa gerek yarım bir gülüş sergileyerek bir iki hafta önce Wonwoo'nun oturduğu koltuğa oturdu.
"Hem gerçekten öldüğünü düşündüğüm için geldim zira Jun bile başına bir şey geldiğini sanıp ağzımı aramaya çalıştı."
Mingyu piyasada böyle bir ün yaptığı için normalde kendisiyle gurur duyardı ancak şu sıralar hiç böyle ağzının tadı yoktu.
"Hem de sanırım öğrenmeni isteyeceğim birkaç şey biliyor olabilirim."
Jeonghan şık ceketinin iç cebindeki puroya uzanmadan önce kadife eldivenlerini çıkarıp yanına koydu.
"Ne biliyorsun?"
Puroyu dudakları üzerine koyup üstünkörü bir bakış attığında Mingyu derin bir nefes alıp kenardaki ateşi aldı ve purosunu yaktı. Pezevenk iki laf için hizmet bekliyordu bir de.
"Wonwoo ile işler nasıl gidiyor? Düzeltebildin mi aranızı?"
Mingyu sanki damarına basılmış gibi bir anda duyduğu isimle durakladığında haberin ondan geldiğini anladı. Puroyu yaktığı ateşi kenara bırakıp ciddi bir şekilde karşısına oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alt Şehir Serisi | Seventeen
FanficAlt Şehir Serisi Birinci Sezon, Alt Şehrin Serserisi Suçun ve suçlunun legal olduğu bir alt tabakanın serserisi olan Kim Mingyu geçimini her türlü teklif ve suçla sağlıyordu. Birkaç karat için her şeyi yapan serserinin bu sefer görevi Jeon Wonwoo'd...