İKİNCİ SEZON, alt şehrin fahişesi

223 26 35
                                    

Boo Seungkwan hayatının en bedbaht ve endişe verici dönemlerinden en çılgın ve leş dönemlerine serseri sayesinde geçiş yapmıştı. Hayatının üstten alta kaydığı bu dönemden hiç pişmanlık duymasa da bazı konularda acaba dediği birçok an olmuştu.

Yine de o dayatma ve baskı dolu hayatını her şeye değiştirirdi. Gerçi her şeye değişmeyi tercih etmiş bir haldeydi ya orası çok fazla tartışılmaması gerekilen bir konuydu. Fahişe, her şeyini kaybetmiş en dibi görmüş biri olarak artık hiçbir korkusu veya sakıncası olmayan biriydi.

Bu yeni hayatında tek korkusu onun için çalıştığı adamdı. Her fahişenin hesap verdiği bir pezevengi olduğu gibi Seungkwan da alt şehirde tüm kazancını ve yaşamını kazandığı Jun'a hesap veriyordu. Onun bir sözüne bakan hayatı için tek gayesi patronun emirlerine birebir uymaktı.

Ha Jun çok sıkı veya baskıcı bir patron olmadığı için Seungkwan hayatını gönlüne göre yaşayabiliyor, özgürlüğünün tadını çıkarıyordu. Yalan olmasın hayatından da çok memnundu. Üstteki sistematik ve zevk almadığı hayatının aksine burada tek dert etmesi gerektiği içki, seks ve eğlence hayatıydı.

Fahişe doğruyu söylemek gerekirse tam anlamıyla günlerini gün ediyordu.

O gece de tüm rahatlığı ve kırıtıklığıyla barın locasında kucağına oturduğu müşterisine sırnaşmaktı. Üstten geldiği her halinden belli olan adamı nasıl memnun edeceğini çok iyi bilen Kwan hiçbir şey yapmasa bile bu bunağın o gece ona tapacağına emindi.

Artık adamların gözünden bile ne yapabileceklerini veya ne kadar dayanabileceklerini bilen fahişe, kucağına oturduğu bu bunağın biraz daha içirirse gece kendisini çok yormayacağını biliyordu. Yine de ne kadar para kayırırsa o kadar kardır kafasında müşterisine büyük bir özveriyle yaklaşıyordu.

"Yenileyelim mi içkini hayatım?"

Tatlı tatlı gülümseyerek sorduğu adam dediğini hiç ikiletmeden bardağının dibini tek seferde bitirdi. En sevdiği kesinlike uslu müşterileriydi. Bir eliyle bardağı bir eliyle götünü kavrayan adama gözlerini kısarak gülümsedi. Becermek için heyecandan kuduran adamın bakışlarından etrafına bakındı. İçkilerini yeniletecekti.

Sanki bakmasını bekliyormuş gibi birkaç saniyede garson Vernon ile göz göze geldi. Sadece baktı. Localarla özellikle ilgilenen o garsona el işareti yapmasına gerek kalmadan yeni içkiler getiriyordu.

Onunla ilgilenmesini bekleyen adama dönüp kıkırdadı. Seungkwan ona gülümserken üstte babasıyla herhangi bir bağlantısı var mıydı merak ediyordu. Bürokrat babası burada olmasa bile buraya gelen birçok bürokratın illaki bağlantıları olacağını düşünüyordu.

Beğenmediği oğlunun arkadaşlarını tatmin ettiğini öğrense adamın kesinlikle kalbine inerdi. Seungkwan inmesini tercih ederdi açıkçası. Bu ister nankörlük ister de canilik olarak görünsün umurunda değildi. O herife olan nefretini anlatmasının hiçbir yolu yoktu.

Daldığı bu nefret dolu düşüncelerinden önündeki masaya konan içkiler dağıttı. Seungkwan kucasında güle oynaya eğlendirdiği adamdan bakışlarını masasına içki bırakan Vernon'a çevirdi. Masaya en pahalısından iki büyük bardak bırakmıştı.

Diğer garsonların söylediği 'afiyet olsun' veya 'iyi eğlenceler' gibi bir şey söylemedi. Hiçbir zaman söylediğini de duymamıştı. Bardakları bıraktıktan sonra diklendi ve ikiliye baktı. Vernon'un tuhaf ve soğuk biri olduğunu çözecek kadar burada yaşamıştı.

"Teşekkür ederiz."

Ondan sözü duyana kadar gitmeyen Vernon'a gözlerini kısarcasına gülümsedi. Gitmesi gerektiğini daha nasıl ima edebilirdi bilmiyordu. Nihayet gittiğinde ise bu geldiği bu iki sene içerisinde ettikleri klasik muhabbet buydu. Hepsi buydu. Ne daha azı ne daha fazlasıydı.

Alt Şehir Serisi | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin