üçüncü bölüm, iki katı iddia

217 33 24
                                    

Mingyu ağzında yeni yaktığı sigarasıyla o tenha aralıkta onu bulduğunda niyetini tamamen değiştirmişti. Kesinlikle ona yürüyecek hatta koşacaktı. O an bundan o kadar emin ve o kadar tereddütsüzdü ki ona doğru bir adım attı.

Yanına yaklaştığı Wonwoo ayaklandığında tam karşısına kadar gelmişti. Kesinlikle akıldan çıkmayacak bakışlara sahipti. Çoğu insandan daha güzel bir yüze sahip olmasının etkisi olarak yorumladı. Ona tam seslenecekti ki paçayı kurtarırcasına aydınlandı. Ona adını söyleyemezdi. Hiç tanımıyormuş gibi yapmalıydı.

"Wonwoo."

Kendisinin söylemediği adı arkasında başka biri söyledi. Mingyu dönüp arkasına baktığında yine o Cheol dallamasını gördü. Tüm sözlerini geri alıyordu. Gerçekten şanssızdı. Sinirleri bozulmuştu.

"Bu kim?"

Wonwoo yanından öylece geçip dallamanın yanına geçti. Mingyu geride bırakılmış gibiydi ve ona tehditkâr bakan herife karşı tepki veremiyordu. Adam iki katıydı ve tek yumrukta karşı tarafa gönderecek bir güce sahipmiş gibi duruyordu. Mingyu kaçmakta uzmandı, dövüşmekte değil.

"Tanımıyorum, hadi gidelim."

Wonwoo'nun sözleriyle sahibini dinleyen köpek gibi onun peşinden ayrıldılar. Mingyu sinirle ayağını barın duvarına vurdu. Şansı bir kere olsun yüzüne güleceğini sanmıştı. Yanılmıştı. Şansı hiçbir zaman yüzüne gülmezdi.

O aradan çıkıp kaçırdığı fırsatın arkasından baktı. Wonwoo yanındaki uyuz dallama ile salına salına yerini bildiği evlerine gidiyordu. Harbiden çift olmalılardı ve bu kendisi için en kötü haberdi. Bir sevgiliden daha zoru da kesinlikle koruyucu bir sevgiliydi. Mingyu bu işin olmayacağına ikna olduğu o anda Wonwoo'nun kafasının döndüğünü fark etti.

Wonwoo sadece birkaç saniye dönüp ona bakmış ve yoluna devam etmişti. Belki de karar vermek için acele ediyordu. Eğer onun dönüp bakabilecek kadar aklında kalıyorsa ona yaklaşmak konusunda sandığından daha çok şansı olabilirdi. Bu biraz olsun keyfini yerine getirdi.

Artık sevgilisini ayartıp o dallamayı uyuz edecek olmak kendisini daha da hırslandırıyordu.

Bu mutlulukta garajdan bozma evine yola koyuldu. Ağzına keyif sigarasını koyup yaylana yaylana yürüdüğü yolda bir dahaki sefer onu nerede karşılayacağını düşünüyordu ve aklında kesinlikle mükemmel bir yer vardı. Kafasına az çok planı tasarlamaya koyuldu.

Planına iyice odaklandığı o anda arkasından bir anda koşan sesler duyduğunda Mingyu her zamanki içgüdüsüyle tetiklendi. Arkasına dönüp bakarken kaçmaya tam hazırdı ki Chan'ı gördü. Ağzının kenarından akan kanıyla arkasına bakmadan koşan çocuk yanına geldiğinde durdu.

"Noldu lan sana?"

Dino lakabıyla ünlenen Chan tir tir titreyen elleriyle kapüşonuna asıldı.

"Abi gözünü seveyim kurtar beni, öldürecek."

Mingyu ağzındaki sigarasını kenara fırlattığında Dino'nun arkasından koşan yırtık donlu yetişkin kaba saba herif karşısında belirdi. Onu hiç dikkate almadan çocuğa bağırdı.

"Ulan piç, sana iki karattan az getirmeyeceksin demedim mi?"

Üzerine atılıp arkasında saklanan Dino'yu almaya çalışan adamın önünü kesti.

"Hop hop, orada dur bakalım."

Babası olacak pezevenk utanmadan gözlerini dikti.

"Sen karışma!"

Dino ağlayarak kolunu çekiştiren babasına karşı Mingyu'nun arkasında durmaya çalışıyordu. Mingyu derin bir nefes aldı. Bu heriften oldu olası nefret etmişti ve bu kadar yakın durup leş gibi alkol kokusunu koklatmasından da hiç zevk almıyordu.

Alt Şehir Serisi | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin