Seungkwan ölüme bu kadar yakın hissettiği günleri anımsadı. O eski günlerin de sebebi yine aynı isimdi. Şimdi olduğu gibi. Tüm bu olanları, hayatını uzun uzun düşündüğünde Dohyun'dan hiçbir zaman kurtulamayacakmış gibi hissediyordu. Hayatının hiçbir yerinde Vernon ile birlikte olamayacak ve sürekli bir şeylerden kaçmak zorunda kalacakmış gibiydi.
Kaçmaya veya saklanmaya alışmıştı artık. Kendisini o kadar da etkileyeceğini düşünmüyordu ancak kısa sürede alıştığı Vernon ile alakasının kesilmesine hazır değildi. Tamam ona bir şey olmaması için büyük şeyler göze almış olabilirdi ancak halen nefes alabiliyorsa onu özlemediği anlamına gelmezdi.
Onu özlemediği günü nefes alamamasıyla bağdaştırıyordu.
Nihayetinde onu özlediği, Dohyun ile karşılaşacağını bilmenin gerginliği ile aklını yitirdiği iki gün geçirdi odasında. Dokyeom ile anlaşmasının üzerinden tam iki gün geçti. Bu süre zarfında Dokyeom defalarca yanına gelip ne yapacağını anlattı ona. Hem de defalarca.
Plan basitti. Dokyeom onu bir yem gibi kullanacak ve Dohyun ile anlaşmaya çalışacaktı. Fahişeyi avlamak isteyen Dohyun tıpış tıpış geldiğinde ise Dokyeom tüm üstünlüğünü oynayacaktı. Kısacası Seungkwan bir fare kapanına konulmuş peynir parçasıydı. Dohyun onu istiyorsa o kapana girmek zorundaydı zira Dokyeom peyniri kapandan dışarı çıkarmayı hiç mi hiç düşünmüyordu.
Nihayet beklenen haber geldiğinde Seungkwan tekrar kendini o kilisede tabutu hazırlanıyormuş gibi hissetti. Yıllar sonra onunla tekrar karşı karşıya geleceğini düşünmek korkutucuydu. Hem de kendisi bir peynir o ise bir fare iken durum daha da kötü gözüküyordu.
Yine de her şeyin bir son olduğunu düşünerek kendini teselli ediyor ve güçlü duruyordu. Dokyeom'un karşısında duramayacağını biliyordu. Onun karşısında kimse duramazdı. O bir nevi alt şehrin şansölyesi sayılırdı. En nüfuslusu ve tehlikelisiydi. Tüm bunları düşünerek odasında derin derin nefesler almaya çalıştı.
"Seninki geldi."
Korkudan öldüğü o saniyelerde kapısında bekleyen ve günlerin aşinalığı ile tanıştığı koruma çoktan açtığı kapıdan içeri seslenmişti. Seungkwan o kadar korkuyor, kalbi o kadar boğazında çarpıyordu ki kapının sesini bile duymamıştı.
"Hazır mısın?"
Fahişe buna hiçbir zaman hazır olamayacağını bilse de sakince başını salladı. İstediği cevabı alan koruma peşine takılmasını belirttiğinde günlerdir kaldığı odadan titrek adımlarla çıktı. Sadece birkaç adım sonra geniş bir kapının önüne geldiğinde arkasında Dohyun'un olduğunu bilmek kaçmak istemesine sebep oluyordu.
Derin bir nefes aldı. Belki de birkaç dakika sonra her şeyin sona ereceğini düşünmek istedi. Kendisini düşünmeyi bıraktı. O andan itibaren onu yakalatamazsa Vernon'un başının belaya gireceğini bilerek sakinleşti. Artık içerisinde en ufak bir korku bile yoktu.
Yavaşça kapıyı açtı ve ihtişamlı salondan içeri girdi. Salonun ortasında geniş koltukta oturan Dokyeom ile karşı karşıyaydı. Elinde altın yaldızlı alkol bardağını sakince avucu içerisinde yuvarlıyordu. Dokyeom'un karşısında kendisine sırtı dönük bir siluet daha vardı. Üzerindeki üniforması Dohyun olduğunu o kadar bağırıyordu ki bacakları titredi. Yıllar sonra nihayet o an gelmişti.
"İşte sohbetimizin yıldızı."
Dokyeom'un takdim etmesinden sonra koltuk takımuna kadar iyice yaklaşmıştı ki ardından gelen koruma bir tutsak gibi dizleri üzerine ittirdi onu. Seungkwan o an anlaşma için kullanılan bir 'mal' olduğunu bilerek olana itiraz etmeden dizleri üzerine çöktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alt Şehir Serisi | Seventeen
FanficAlt Şehir Serisi Birinci Sezon, Alt Şehrin Serserisi Suçun ve suçlunun legal olduğu bir alt tabakanın serserisi olan Kim Mingyu geçimini her türlü teklif ve suçla sağlıyordu. Birkaç karat için her şeyi yapan serserinin bu sefer görevi Jeon Wonwoo'd...