Kim Mingyu on karat kazanmasını sağlayan kişi evden gittikten kısa bir süre sonra zaman kaybetmeden üste çıktı. O gün yeni papazın görevlendirmesi için meydanda toplanılacağını biliyordu.
Bunu bir fırsat bilip tam bu vakitte gelmek hem istediği gibi elini kolunu sallaya sallaya sokaklarda gezinmesini sağlıyor hem de daha çok yere bakınabiliyordu.
Aptal bir ruju bulmanın bu kadar zor olacağını bilmeden bir saatte yakın üstte dolandığında yine de etrafına çok dikkat ediyordu. Etrafta bekçiler gitmiş, insanlar azalmış olsa da halen onu yakalatabilecek bir sürü insan vardı.
Nihayet istediği ruju bir kozmetik mağazasında bulduğunda üzerindeki 12 karat fiyat etiketiyle bakıştı. Orospu karının kendisini kandırmaya çalışmasına güldü. Hepsi paradan başka bir şey düşünmeyen aynı boktu. Seungkwan hariç.
İstediği ruju bulduğunda ne olur ne olmaz diye kalan diğerini de cepleyip işini bitirmenin sevincini yaşadı. Bunun keyfiyle yaylana yaylana yürüyordu ki etrafta buna çok müsaitti.
Elleri cebinde ortalıkta öylece cebine girecek paranın tadını hissederken gözüne bir tabela çarptı. Kocaman bir yazıyla kahve dünyası olduğunu iddia eden mağazaya baktı.
Aslında bakarsanız almasına gerek yoktu. Şimdiye kadar biri keyfine bir şey istese bulamadım der geçinirdi ancak Mingyu'nun ayakları istemsiz istemsiz gidiyordu. Dükkana vardığında içeride olduğu belli olan adam çakmadan dükkanın önündeki ürünlere baktı.
Hepsinde farklı farklı isimler ve farklı farklı çeşitleri yazıyordu. Mingyu'un asla anladığı bir şey değildi. Bunu bilerek eline geldiği kadarını kucaklayıp fazlaca ses çıkarmamaya özen göstererek uzaklaştı oradan.
Kazıklanmaya çalıştığı bir ruj dışında tam altı çeşit kahve ile döndü alt şehre. Kahveleri ve rujun yedek olarak aldığını eve zulaladı. Aptal karı bir daha gönderirse diye saklayacaktı. Kahveleri de geldiği bir gün Wonwoo'ya vereceğini düşündü.
İşi bittiğinde akşamı çoktan geçtiğini bilerek bara gitti. Uzun süredir denk gelmediği Jeonghan'ı gördüğünde bar masasının arkasında ona bir gülüş attı. Jeonghan onu sorgular gibiydi.
"Bugün ayrı bir piçe benziyorsun."
İltifatı bile küstahça ve aşağılayıcıydı.
"İşin gücün uğraşmak dimi."
Jeonghan her iki elini de tezgaha koyup yaslandı. Kulağının arkasından bir tutam sarı saçları ve yan gülüşüyle kesinlikle baştna çıkarıcıydı ancak Mingyu'yu hiç mi hiç cezbetmiyordu.
"Neden burada durduğumu sanıyorsun?"
Konuşmasına söverek devam edecekti ki yanında beliren kadın ile devam etmediler.
"Eee, rujum nerede?"
Mingyu elini cebine atıp dızladığı ruju gösterdi. Uzanmak isteyen kadına karşı elini geri çekti. Jeonghan araya girdi.
"Seninki bakıyor, sohbeti kısa kessen iyi edersin."
Jeonghan'ın baktığı tarafa kendini çevirdiğinde Wonwoo'yu gördü. Gelmişti. Yanında Seungcheol ile localardan birinde oturuyordu. Tam ona dalıp gittiği kısımda kadın elindeki ruju aldı.
"Harbiden bulmuşsun."
Mingyu ona bakmayı kesip alışverişi tamamlamaya geri dönmesi gerekti.
"Evet, fiyat etiketini de gördüm."
Kadın abartılı bir şekilde göz devirdi.
"O fiyatı mı verdin sanki? Bedava aldın geldin, altı karat neyine yetmiyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alt Şehir Serisi | Seventeen
FanfictionAlt Şehir Serisi Birinci Sezon, Alt Şehrin Serserisi Suçun ve suçlunun legal olduğu bir alt tabakanın serserisi olan Kim Mingyu geçimini her türlü teklif ve suçla sağlıyordu. Birkaç karat için her şeyi yapan serserinin bu sefer görevi Jeon Wonwoo'd...