Boo Seungkwan üstte yaşadığı hayattan başta çok memnun olarak yaşıyordu. Basit bir bürokratın oğlu olmak ona hem güzel avantajlar hem de basit dezavantajlar oluşturuyordu. Güzel bir okul hayatı olan sosyal ve enerjik biriydi. Tek sıkıntısı gizlediği eşcinselliğiydi.
Başta bunu dert etmiyordu aslında. Erkeklere olan ilgisini geç fark etmesini sağlayan toplum gizlemeyi akıl ettirecek kadar da onu büyütmüştü. Kwan hiçbir fire vermeden sakin ve neşeli hayatına devam eden basit bir çocuktu. Arada birkaç basit riskler alabilecek kadar özgüven doluydu hatta.
Ne olduysa ayaklarını yerden kesen, kalbini pır pır uçuran onunla tanışmasıyla oldu. Arkadaşlarıyla basit bir buluşmada ortak arkadaşları sayesinde hayatına giren çocuk başta hiç ilgisini çekmedi. O kadar ki ilk birkaç buluşmada Dohyun'un adını hatırlayacak kadar bile bilmiyordu.
Her şeyin kıvılcımlandığı o an gittiği etkinliklerin birinde onunla tuvalet kabininde baş başa kalmasıyla başlamıştı. Daha doğrusu Seungkwan elini yüzünü yıkamak için girdiği lavaboda Dohyun'un gelmesiyle basit bir selamlaşmışlar ve aynada kendine bakmaya devam etmişti.
Lavabodan çıkmak için yeltendiğinde kolundan tutulup onunla duvar arasına sıkıştığında şaşkınlıktan aklını kaçırmış bir yandan da korkudan kalbi boğazında atmıştı. Dohyun bir elini duvara yaslanmış, vücudunu ona sıkı sıkıya bastırırken yan yan sırıtıyordu.
"Ne halt yiyorsun?"
Doğruyu söylemek gerekirse Seungkwan bundan etkilenmişti. Bunu gizleyemeyez veya inkar edemezdi. Kendi tereddütlerinin aksine Dohyun onu tutku dolu öptüğünde dona kalmıştı.
"Geceyarısı benimle serada buluş."
Seungkwan şaşkınlıktan kalkmış kaşları ve aralanan dudaklarıyla ona bakakalmıştı. O an hiç unutlmayacak şekilde aklına kazındı. Dohyun'un yarım ve cezbedici gülüşü ve parlayan gözlerle bakışları aklının en derinlerine kadar kazındı. Buluşma işini söylemesinin ardından tekrar kaçamak bir öpücük koyup lavabodan kaçmıştı.
Kwan heyecandan neredeyse dizlerinin bağının çözüldüğünü hissettiğinde düşecek gibi oldu. O kadar beklenmedik ve heyecan veriydi ki arkadaş grubunun yanına dönüp ona baktığında heyecanını gizleyememekten korktu. Kendisinin aksine Dohyun çok rahat bir şekilde dönüp ona bakma gereği bile görmemişti.
Dayanamadı. O gece gizlice evden kaçıp seraya gitti. Hayatının en büyük kumarını oynarken buna değip değmeyeceğini bile bilmiyordu. Tek bildiği içinde kelebekler uçuşturan o anı tekrar yaşamaktı. Buna bağımlı olmuş gibi hissediyordu.
Seranın karanlığında onu gördüğünde işler aslında çok da uzun sürmedi. Sadece üçüncü buluşmadan sonra Seungkwan kendini tamamen ona bıraktı. Doğruyu söylemek gerekirse bir rüzgar gibi hızlıca başlayan ilişkinin sonun getirecek fırtına olacağından habersizdi.
Tek bildiği mutluluğuydu. Gizlice buluşmaları, onu sürekli mutlu etmek için kırk takla atan Dohyun görmek dehşet verici derecede güzel bir histi. Onun için her şeyi yapabileceğini söyleyen Seungkwan'a en derinlerine kadar dalmakla kalmıyor, kalbinde büyük bir yol açıyordu.
Mutluluğun ve zevkten attığı çığlıkların arasında yitip giden Seungkwan için her şey o kadar iyi gidiyordu ki hiçbir zaman yakalanmayacak ve hep böyle devam edecekmiş gibi hissetti. Yakalansa bile umursamayacak hale geldi. Dohyun için dünyaları vereceği bir dünyanın içine atlamıştı.
Nihyaetinde önce annesi fark etti bazı şeyleri. Odasında bulduğu prezervatiflerden tut boynunda gördüğü çarpma bahanesiyle geçiştirdiği morluklara kadar ince ince detayları gördü. Oğlunu uyarmak istese de o Dohyun'un büyüsüne o kadar kapılmış öyle bir aşka tutulmuştu ki işe yarayamacağını bildiğinde babasına gidip durumu açıklayan da bizzat kendisi olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alt Şehir Serisi | Seventeen
FanfictionAlt Şehir Serisi Birinci Sezon, Alt Şehrin Serserisi Suçun ve suçlunun legal olduğu bir alt tabakanın serserisi olan Kim Mingyu geçimini her türlü teklif ve suçla sağlıyordu. Birkaç karat için her şeyi yapan serserinin bu sefer görevi Jeon Wonwoo'd...