dördüncü bölüm, faka basmak

234 34 21
                                    

Mingyu gününü bedava içkiyle kapattıktan birkaç gün sonra aklında az çok aklındakini uygulamak için o gün erkenden ayaklandı. Günün erken saatleri şehrin yeni yeni uyumaya başladığı en sakin olduğu saatlerdi.

Peşine taktığı çocuklardan öğrendiği kadarıyla birkaç günde bir Wonwoo şehrin en ama en amaçsız dükkânına uğrardı. Çoğu kişi orayı asıl amacıyla kullanmazdı aslında. Şehrin haber kaynağı gibiydi.

O gün tipine ayrı bir özen gösterip şehrin tek kitapçısına geldiğinde birkaç saniye dışarıdan baktı. Eski kırık dökük dükkânın etrafında çok fazla beş para etmez kitap yığınıyla kaplıydı. Mingyu yaslandığı binanın kenarında sadece birkaç saniye bakması bile onu görmesine yetmişti.

Wonwoo kırk bir camın arkasında kitap yığınlarının arasında bir kitaba bakıyordu. Hem de gün daha yeni doğmaya başladığı böyle bir sabahta. Normal düzeninde Mingyu bu saatlerde yeni rüya görmeye başlamış olurdu.

Hedefine kitlenen bir avcı misali usul usul dükkâna girdi. Wonwoo'nun olduğu yer girişten uzakta birkaç eski kitaplık arkasındaydı. Girişte ahşap bir bankonun arkasında sakalı sararmış yaşlı herif onu görünce bilmiş bir bakış atmıştı.

"Bir serserinin kitapçıda ne işi olur ki?"

Kitapçı olmadığını herkes biliyordu. Yapmayın ama böyle bir şehirde kim kitaplardan para kazanabilirdi ki? Bu herif oturduğu yerden millete yetiştirdiği magazinle para avlıyordu. Şehirde herkes hakkında her şeyi yerinden kalkmadan bilebilen bir deliydi.

Yaşlı herife gülümseyip içeride dolandığında adımları sakindi. Yavaş yavaş sıkış tepiş doldurulmuş kitaplıklar arasında onun olduğu kısma geldi. Wonwoo elinde belki de hayatında hiç okunmamış bir kitabın sayfasını çeviriyordu. Mingyu kitaplığın başında durup ona baktı.

Oldukça uzun bir boyu vardı. Kendisi kadar uzun olmasa da yakın oldukları aşikârdı. Cildi hiç olmadığı kadar iyi beslendiğini gösterircesine parlıyordu. Yüzü soylu bir aileden gelmişçesine simetrikti. Siyah saçları kabarık ve ipek gibi duruyordu. Mingyu bu şehre özel olmayan bu bakımlılığı kıskanmıştı bir miktar.

Dikkati kitapta olan Wonwoo izlenildiğini fark etmişçesine kafasını kaldırıp gözlükleri ardından ona baktı. Mingyu barına kenarında karşılaşmaları sonrası ilk defa onunla göz göze geliyordu. Kahve gözlerinin aydınlıkta farklı gözüktüğüne emindi.

"Bir şeye mi bakmıştın?"

Mingyu hatırlanmadığı için bir miktar kırılabilirdi ancak günler sonra hatırlaması mucize olmaz mıydı? Dudak büzdü.

"Hatırlamanı bekliyordum açıkçası."

Wonwoo elindeki kitabın sayfasına dahi dikkat etmeden kapattı.

"Sen şu barın oradaki adamsın."

Kesinlikle hatırlıyordu. Bunu bilmek yüzünde alaylı bir ifade belirtmesine sebep oldu. Mingyu şimdiye kadar hiç göstermediği bir flörtözlükle gülümsedi. Yanına doğru birkaç adım attı.

"Unutmamışsın."

Üzerine yürüdüğü çocuğu kitaplıkla kendisi arasına sıkıştırdı. Kesinlikle aşırı cesur davranıyordu ancak bu tamamen ondan aldığı enerjiye bağlıydı. Birine asılmayı hiç bu kadar istememişti.

Tabi bunun Wonwoo'nun yüzünde de bir gülümseme olmasının çok büyük bir etkisi vardı. Yaslandığı kitaplar arasına alayla sırıtıp bakması kesinlikle akıl kaçırtacak bir seviyeydi. Ona dokunma dürtüsüyle başa çıkmaya çalışıyordu.

"O gün tanışamamıştık."

Wonwoo gülümseyen yüzünü yaklaştırdığında Mingyu'nun başından aşağıya kaynar sular dökülür gibi olmuştu. Neredeyse heyecandan aklını kaçıracakmış gibi hisseti. Sanki yer değiştirmişler de o asılıyor gibiydi.

Alt Şehir Serisi | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin