Deesmi & Onlife, влюбился в неё
"18.YALANCININ MUMU YATSIYA KADAR"
Küçük bir çocukken ne zaman korkuyu kalbimde hissetsem koşar babama sığınırdım. Babam tüm içtenliği ile beni kollarının arasına alıp sırtımı sıvazlardı. Korkum bir nebze dindiğinde ise beni kollarının arasından bırakmadan hafifçe geri çekilirdi. Kahverengi gözlerini yüzüme diker, şefkatle gözlerime bakardı. Yüzünü süsleyen bir gülümseme ile korkunun ecele faydası yok, derdi. Henüz küçük bir çocuk olduğumdan kullandığı atasözünü anlamaz, korkup ona sığınmaya devam ederdim. Zamanla bu durum döngü halini aldı. Her korktuğumda ona sığınmayı sürdürdüm.
Yaş alıp büyüdüğümde kullandığı atasözünün ne anlama geldiğini anladım. Korkup babama sığınmaktan vazgeçtim. Kalbimi idam sehpasında saldıran korkunun, ana kaynağına kafa tutmaya başladım. Hayattan geri kalmamak için korkularımla yaşamayı öğrendim. Bu yüzden yükseklik korkuma rağmen teleferiğe binmeyi başarmıştım.
Yıllarca korkularımın ana kaynağına gidip verdiğim mücadele bir duvara toslamama kadar sürdü. Çarptığım duvar olan Azad Karadağ üstüne gidip korkularımı yenebileceğim düzlükte bir adam değildi. O karşısındaki insanda yaralar açan türden bir insandı. Sertti, yıkılmaz görünüyordu. Ruhumda görünmeyen ama kanayan yaraların açılmasına olanak sağlamıştı. Acımadan boynuma bir urgan geçirmiş, beni tanımadığım bir adamla evlenmeye mahkum etmişti. Hayatım boyunca korkuyu iliklerime kadar hissettiğim o akşam, dün akşammış gibi canlıydı zihnimde. Her bir anını en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordum.
Fransızca kökenli bir kelime vardı. İçinde bulunduğun anı daha önce yaşamışsın gibi hissetme, anlamına geliyordu. Bir insan ömrü boyunca bu durumu bir kez olsun yaşamış olmalıydı. Benim başıma birden çok gelmişti, hatta şu an öyle hissettiğim anlardan birinin içinde olduğumu söylemem mümkündür. Sevdiğim adamın yanında, korkuyu en çok hissettiğim akşamki gibi hissediyordum.
Sağ elimi zorlukla cam açma mekanizmasının üstüne yerleştirdim. Camı sonuna kadar indirip temiz havanın arabanın içine dolmasını sağladım. Kalbim ağrıyordu. Derin bir nefesimi içime çekip kalbimdeki ağrının dinmesini diledim.
Azad Karadağ'ın boynuma doladığı urgan boynumdan aşağı kaymıştı. Kalbimi bulmuştu. Ben geri dönüşü olmayacak şekilde Afşin Mirzaoğlu'na aşık olmuştum. Onu seviyordum ama bu içerisinde bulunduğum durumdan hoşnut olduğum anlamına gelmiyordu. Afşin tarafından sevilmemek, benim onu sevdiğim gibi, kalbime zarar veriyordu. Ben onunla mutlu bir hayatımız olmasını umuyordum ama çok iyi bildiğim bir gerçek vardı; yuva yıkanın yuvası olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL GÜZELİ
RomanceDudakları hafifçe dudaklarıma temas etti. Nefesi nefesim olacak kadar yakınımdaydı. "Gül Güzeli.." diye fısıldadı. "Hep kal." Hep kalmak isterdim Afşin eğer parmağında başka bir kadının yüzüğü olmasaydı. Zihnimde yankılanan g...