23.SERÇE PARMAĞINDAKİ KIRMIZI İPLİK

425 20 4
                                    

Bahjat, Hometown Smile

Bahjat, Hometown Smile

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"23.SERÇE PARMAĞINDAKİ KIRMIZI İPLİK"

Yalan, yedi ölümcül günah arasında yer almayan bir günahtı. Yasaktı, tanrı inancına sahip olmayan insanların bile kötü gözle baktığı bir günahtı ama aksi gibi en çok işlenen günahta oydu. Dürüst olmakla övünen insanlar bile zor durumda kaldıkları anda yalan söylerdi. İnsan bazen kendini bazense sevdiği birini korumak için bu günaha boyun eğerdi.

Afşin Mirzaoğlu, kız kardeşini korumak için bu günaha boyun eğmişti. Kardeşi mutlu bir hayata sahip olabilsin diye ailesine yalan söylemeyi göze almıştı fakat dudaklarını açtığı ilk anda başarısız olmuştu. Başarısızlığının nedeni yalnızca kötü bir yalancı olması değildi. Yalan söylemeye kalkıştığı adam, babası onu avucunun içi kadar iyi biliyor, tanıyordu. Oğlunun kardeşi için savaşacağına emindi. Neyse ki beklendiği gibi oğlunun karşısında durmak yerine arkasında durmayı tercih etmişti.

Kan bağımın bulunduğu bir adam tarafından bedenime işlenen kurşun yarası sebebiyle sevdiğim adamdan sert bir uyarı almıştım. Bu uyarıyı kısmen dikkate alarak küçük ve temkinli bir şekilde attığım adımlarım, mutfağa giden yolu ilk kez gözümde büyütmeme neden olmuştu. Yorulmuştum. Hem bedenen hem de ruhen. Üstelik hamileydim. Tüm bu olumsuzluklara inat pes etmedim. Basamakları inmeye devam ettim. Merdivenin son basamağına basarak varmak istediğim avluya ulaştım.

Zaferle gülümseyerek adımlarımı mutfağa yönelttim ama arkamdan yükselen ses duraksamama neden oldu. Yavaşça sesin sahibine döndüm. Sesin sahibiyle göz göze geldiğimde yutkundum, o ise "Nereye?" diye sordu.

Gerekmedikçe odadan, hatta yataktan çıkmamam konusunda beni uyaran adama yakalanmak utanca boğulmamı sağladı. Gözlerimi onun gözlerinden kaçırarak "Acıktım ben." diye konuştum. Bilmeliydi ki suçlu ben değildim, suçlu onun bebeğiydi.

Savunmam karşısında sessiz kaldığında, ona bakma ihtiyacı duyumsadım. Gözlerimi kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerimiz bir kez daha kesiştiğinde tek kaşını kaldırıp ellerini kumaş pantolonunun cebine soktu. "Bu saatte?"

Ellerimi henüz büyümemiş karnımın üstüne koydum. Öyle gözükmüyor olabilirdim ama hamileydim. Hangi saatte acıkacağıma ne yazık ki ben karar vermiyordum. Bunu ona hatırlatmak maksadıyla "Hamileyim." diye konuştum. Sesim çaresizlikle yükseldi. "Günün herhangi bir saatinde acıkabilirim."

Dudakları hamileyim, dememle kıvrılır gibi oldu ama son anda kendine engel olmayı başardı. Bana doğru adımlayıp "Hamilesin." diye konuştu. Gözleri tüm bedenimi baştan aşağı süzdü. "Acıkmanı anlıyorum," Ses tonundan beni pekte anlamadığını anladım. "Anlıyorum da masadan daha yeni kalktık."

GÜL GÜZELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin