Sınav haftası geçtikten sonra başka bir hastaneye gittim ve kanser taraması yaptırdım. Doktorun hasta olduğumu söylemesinden korkuyordum. Sonuçlarım temiz çıktı, kanser değildim fakat kanım mikrop üretiyordu. Bunun için bir süre düzenli olarak hastaneye gitmeye devam ettim. Sık sık ateşim çıkıyordu,
Doktor;
-Stresten uzak durmalısın, kendine iyi bakman gerekiyor
-Hayatım stresli değil, stresin tam kendisi
-Bir hobi edin, kafanı toparlayacak bir uğraş bul
-Tamam, deneyeceğim
Okuldaki ilk yılım düzenli olarak hastaneye giderek geçti. Arkadaşlarımı okuldan daha çok hastanede görmek zorunda kalıyordum. Beni göremediklerinde hastanede olduğumu anlıyorlardı. Zafer okulda da yanımdan hiç ayrılmıyordu, kızlara karşı bile beni korumaya başlamıştı. Onun bu korumacı tavırları sayesinde kimse yanıma yaklaşmıyordu. Bir süre sonra mezun oldu ve memleketine geri döndü. Okula çok fazla gidemediğim için çoğu dersin sınavından kaldım. ilk dönemin beş dersinden sıfır almıştım. Notlarım toparlayamayacağım kadar kötüydü. ikinci dönemin derslerinden de düşük aldım. En dibi görmüştüm, kendimi de derslerimi de toparlayamıyordum.
İkinci yılımda da notlarım düzelmedi, kendimi toparlamak için çok uğraştım. Okul bir yıl daha uzadı. Başta yapabilirim sanıyordum ama yerimde saymaktan öteye geçemedim. Yurttan ayrıldım, üçüncü yılım da devlet yurduna kabul edildim. İlk hafta her şey çok güzeldi, yeni yurdumdaki oda arkadaşım çok cana yakın biriydi. Bir hafta sonra yurt müdürü beni yanına çağırdı, müdürün yanına gittim odasına girerken beni baştan aşağıya süzdü. Tuhaf bir yüz ifadesi vardı,
-Beni çağırmışsınız bir sorun mu var?
-Annen baban ceza evindeymiş
-evet
-Keşke zamanında yurda gitseydin
-neden böyle söylediniz
-daha iyi eğitim alırdın
-tam olarak ne sorun var söyler misiniz?
-seni yurtta artık tutamam zaten kayıtta hata yapmışsın 'artık yıl' seçeneğini seçmen lazımdı sen ikinci yılı seçmişsin, bu yüzden kaydın silinecek
-Bunu düzeltmenin yolu yok mu? ben şimdi nereye gideceğim başka seçeneğim yok
-Ben bir şey yapamam, bir hafta daha süre veririm toparlanıp kendine bir yer bulursun
Yurttan dışarı çıktım, ne yapacağımı düşünmek için yürümeye başladım. Burada bana yardım edecek hiç kimse yok. Belediye Başkanının yanına gittim, aklıma başka hiç kimse gelmedi. Burayı en iyi bilen kişinin Belediye Başkanı olduğunu düşündüm. Beni geri çevirmedi, sorunumu can kulağı ile dinledi. Benimle birlikte ağladığı an kendimi daha da kötü hissettim. Beni hiç tanımadığı halde derdime bu kadar üzüleceğini düşünmemiştim. Çok cana yakın biriydi.
-Beni yurtta tutmak istemiyor, aile durumumu yüzüme vurduğu yetmiyormuş gibi zamanında çocuk esirgeme yurduna gitseydin keşke dedi. Bir çözüm yolu vardır ama yardım etmiyor ne yapacağımı bilemedim. Burada kimseyi tanımıyorum aklıma siz geldiniz. Başka güveneceğim kimse yok. Ben nereye gidebilirim? bir hafta sürem varmış.
-Numaranı ve adını bu kağıda yaz, ben araştırıp seni arayacağım. O kadını da şikayet edeceğim yurda gitseydin ne demek nasıl bir terbiyesizliktir bu, gerçekten çok üzüldüm bunu duyunca.
Belediyeden çıktım ve teyzemi aradım,
-eşyalarımı bırakacağım bir yer yok, size bırakabilir miyim ev arayacağım eşyalarımla zor oluyor
-ben evde olmuyorum akşama kadar, sen başka bir yer bul eşyaların için
Sadece valizimi bırakacağım bir yere ihtiyacım vardı, zaten istese de evinde kalmazdım. Beni sürekli azarlıyor, istenmediğimi fazlasıyla hissettiriyor. Okulun yakınında bir kafeye valizimi bırakmak için gittim. En yakın arkadaşlarımdan biri olan Ademle karşılaştık, olan biteni anlatınca bana çok kızdı, neden beni aramadın dedi.
Bu gece bizim kızların yanında kal, yarın sana ev bulalım. Ben bugün herkese haber vereceğim evi bulunca seni arayacağım. Beni tanıştırdığı kızların evine gittim. Bana uzun yıllardır arkadaşmışız gibi yakın davrandılar. Üç kız arkadaştan biri diğerlerine hiç benzemiyordu. Çok sakin, çok kibar konuşuyordu. (Rabia Kaptan)
Eski yurttaki oda arkadaşım selen beni aradı, birlikte ev tutalım mı ben kaldığım evden taşınacağım. Bu yıl kalacaksan eğer birlikte yaşayalım dedi. Bende ev arıyorum, gel birlikte bakalım dedim. Bir kaç ev dolaştık ama hiç biri bize uygun değildi. Akşam 09.30 da Adem beni arayıp yengesinin çatı katını bize vermek istediğini söyledi. Hemen yanına gittik ve eve baktık. Ev gerçekten çok güzeldi ve güvenli bir yerdeydi. Evi hemen tuttuk, eşyaları da vardı. Çatı katını depo gibi kullandıkları için fazla dağınıktı. Gece yarısına kadar temizlik yaptık. Bir odasına yatakları koyduk. Temizlik bittiğinde bizde bitmiştik.
Bir ay sonra evimize bir tavşan aldık, evim hastanenin yanındaydı, eskisi kadar sık olmasa da ara sıra hastaneye gitmek zorunda kalıyordum. İzmir'e dönemezdim, beni böyle görmelerini istemiyordum. Belki bana çok kızacaklar belki de kırılacaklardı ama yine de bu şekilde eve dönmek istemiyordum.
Goethe demiş ya "Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir" tam olarak o cehennemin içindeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derine Gel
Non-FictionBana evimi kaybettiren dünyanın içinde aradım evimi, Dokunduğum gülleri kuruttum...