İzmir'e dönmem için baskı yapıyorlar, neredeyse her gün bunu konuşuyoruz. Kısa bir süre için İzmir de kalmayı kabul ettim. Daha sonra geri döneceğim konusunda anlaştık. Ev arkadaşım ile konuştuk, Selen ile ilk başta evimizde yaşamaya devam ederek bir iş bulmayı planlıyorduk. Fakat orada kalmaya değer bir iş bulamadık. Tekstil firmalarından başka geri dönüş yapan bir yer yoktu. Garsonluk, kasiyerlik gibi seçeneklerden öteye gidemedik. Bunlar için kalamazdık, Ailelerimiz bu seçenekler için kalmamıza razı olmazlardı. Tüm eşyalarımızı topladık ve İzmir'e geri döndük.
-Bir gün daha iyi bir seçenek için buraya geri dönebiliriz,
-Evet, o güne kadar ne yapabiliriz bunu planlayalım
-Bizi üst seviyeye çıkaracak kursları araştıracağım, daha donanımlı olmalıyız
İzmir'e geldim, abim başka bir semtten ev tutmuş, diğer ev çok rutubetliydi. Abim o evde sürekli hasta oluyordu. Evde iki tane döşek ve bir halı var. Isınmak için ise küçük bir elektrikli soba. Gece uyumak için iki döşeği yan yana getirip, üçümüz birlikte uyumak zorunda kalıyoruz. Elektrikli soba o kadar küçük ki sadece kendini ısıtıyor.
Eve kimseyi davet etmiyoruz, misafir ağırlamak için fazladan bardağımız bile yok, Annemin ceza evinden tanıştığı bir kadın, annemi yanında işe aldı. Abimi de işe o almıştı, Ben üniversitedeyken yurt ücretimi ödemişti. Onun yaptıkları bazen beni fazla şaşırtıyordu, neden bu kadar iyi diye düşünüyordum. İnsanlar gerçekten çok acımasızken o başka bir hayatta yaşıyor gibiydi.
Aylarca bu boş evin içinde yaşamaya devam ettik. Annemin işe başlamasıyla durumumuz daha iyi gitmeye başladı, İlk maaşı ile doğalgazı açtırdı, vücudumuz o kadar donmuş ki evin ısındığı ilk gece ilk defa rahat uyuduk. Küçük bir pasta aldık, Annemin ilk maaşını kutladık. Beş ay sonra mobilya bakmaya gittik, koltuk takımı ve bana bir yatak aldık. Abim köydeki evden kendi yatağını getirmişti. Bir hafta sonra mobilyalar geldi, artık evimiz gerçek bir ev olmuştu.
Ama benim uykumda kendimi sıkmalarım bitmemişti. Ne kadar uğraşsam da yapamıyordum, çok uzun süredir birlikte yaşıyorduk. Annem ve abime hala alışamamıştım, aklım bulanıyordu onlar hala benimleydi, mutlu olmam gerekiyordu fakat bilinç altımda bu böyle kayıtlı değildi. Ben onların gitmelerine o kadar alışmıştım ki varlıklarını kabul edemiyordum. Yılda bir kaç defa görüşüyorduk, hiç bir zaman tam olarak yanımda olamıyorlardı. Psikolojim gün geçtikçe bozulmaya başladı. Evde huzurlu hissetmemeye başladım. Sürekli dışarı çıkıyorduk ama işe yaramıyordu. Bir pazar günü Annem çarşıda gezerken bir den elimi tutmak istedi, elime dokunduğu an korktum ve elimi çektim. Anneme baktım ve sanki başka bir kadın beni zorla götürüyor gibiydi. Bu kadın Annemdi ama nasıl bu kadar yabancıydı çözemiyordum, ailemi unuttum.
İçinde bulunduğum boşluğun en dibinde, bir yangının tam ortasındaydım. Onlara ait tek bir anım bile yoktu. Beynimdeki yangın evimi, ailemi ve anılarımı yok etmişti. Asıl korkum onların varlığı değildi, onlarla ilgili kayıp anılarımdı. Kim olduklarını biliyordum ama hatırlamıyordum. Beni öldüren de tam olarak bu olmuştu. Onlar hem varlar hem de yoklardı...
Bunu İzmir'e gelmeden önce yaşamaya başlamıştım. Bir arkadaşımla kahve içerken bir den onun kim olduğunu unuttum.
-iç sesim; Bu kız benim arkadaşım mı kardeşim mi ? Kardeşim var mıydı ?
Masaya baktım, kahve içiyorduk o halde bu kişi benim samimi olduğum biriydi diye düşündüm. İnsanların hayatımdaki yerlerini unutuyordum. Unuttuğumun farkındaydım tek sorun onların kim olduğu, abim, kardeşim, arkadaşım, sevgilim, ablam, cevap hangisi bilmiyordum. Bu sorunu birilerine anlatmak istemiyordum. Anlatırsam sürekli yanımda olmak isteyeceklerdi, gözetim altında yaşamak hem bana hem de çevremdekilere büyük bir eziyet olacaktı. Kimseye bunu yaşatmak istemedim. En yakın arkadaşlarıma bile söylemedim. Hiç bir zaman sen kimsin diye sormadım, hatırlamak için zihnimi zorladım. Çok uzun sürmemesi saklamama yardım eden tek iyi yanıydı.
Evde her gün kıyametler kopuyordu, en küçük şey için bile ağlama krizlerine giriyordum, bağırıyordum, beni sakinleştirmek için sarılmak istiyorlardı, bana dokunmaya çalıştıkları için daha çok bağırıyordum. Yemek yemem için bile odama girmelerinden rahatsız oluyordum. Annem, geceleri sessizce odama geliyormuş, uykunda bile kollarını bağlıyorsun dokunduğum an dedi. Bazı sabahlar uyandığımda kollarım hala o şekilde oluyordu, nedenini Annem söylediğinde anladım.
Beni ya sokağa atın ya da Anneanneme geri gönderin diye yalvarıyordum, artık delirdiğimi düşünüyorlardı. Sadece tekrar aynı evde olmak ağır geliyordu ve daha fazla unutmaktan korkuyordum. Burada olmaya henüz buna hazır değilken gelmiştim. Belki de tekrar gideceklerini düşündüğüm için bu duygudan kaçmaya çalışıyordum. Sevgi bağımı kaybedecek kadar fazla ayrı kalmıştık, bilmiyorum, annemin en sevdiği renk ne? en çok hangi yemeği yiyor? nelerden hoşlanır? hiç bir fikrim yok. Çocukken en çok neye gülerdik hatırlamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derine Gel
Kurgu OlmayanBana evimi kaybettiren dünyanın içinde aradım evimi, Dokunduğum gülleri kuruttum...