Abimle birlikte Denizli'ye gittik, yol boyunca güldük çok eğlendik birbirimize şakalar yaptık. Abimin askere gitmesine çok az kaldı, anneannemlerde bir kaç gün kalacak ve İzmir'e dönüp eşyalarını hazırlayacak. Onu yolcu edecek yada gideceği yere götürecek bir kişi bile yok. Bu durum onu çok fazla üzüyor kendini yetim gibi hissediyormuş. Amcamın oğlu da askere gidecek bu yüzden ikisi için eğlence yapacaklarmış. Köydeki herkesi ziyaret ettikten sonra abim otobüse bindi ve geri döndü. Birbirimizden uzak olduğumuz için bu duygu bana farklı gelmedi fakat abimin kimsesiz hissetmesi benimde kalbimi acıttı. O bana göre daha zor yaşıyordu bu durumu, kabullenemiyordu yalnız kalışımızı. İzmir'e geri döndüğünde askere gitmek için, bulduğu gündelik işlerde para biriktiriyormuş. Abimin işte olacağı saatleri bilmelerine rağmen sadece kuzenim için eğlence yapmışlar. Abime eğlencenin akşam yapılacağını söylemişler eve geldiğinde çok üzülmüş, ağlayarak sandalyeleri toparlamış. Onunda hakkı vardı bu eğlenceye katılmaya biraz olsun eğlenmeye. Güzel bir anıya sahip olmaya...
Abim; beni istemedikleri için eğlencenin saatini değiştirmişler dedi. Biliyorum ki bu hiç bir zaman içinden atamayacağı bir burukluk olarak kalacak. Dünya bir güç yarışı gibi sürekli ezilen, kaybeden biz oluyoruz. Bir gün devran döner diyorlar, ne zaman dönecek? Tüm bunlar ne zaman geçip gidecek çok merak ediyorum.
Annemin ve babamın yanımızda olmayışı etrafımızdaki tüm insanlara cesaret veriyor. Bize karşı çok acımasızlar. Bu kinin, öfkenin, sevgisizliğin bir sebebi bile yok. Şimdi bizimle uğraşan herkes bir zamanlar ailemden büyük iyilikler görmüş insanlar. Babam herkese fazlasıyla yardım etmişti. Amcamın kullandığı traktörden yaşadığı eve kadar, dedemin tarlasından emekli maaşına kadar. Tüm bunlara rağmen minnet etmeden manevi bir borç hissetmeden yaşıyorlar. Vicdanları rahat ama gözleri kör, kulakları sağır. Bizim onların bir parçası olduğumuzu unutmuş gibiler.
Akrabalarımızdan görmediğimiz iyiliği alt kattaki Ayşe teyze ve Süleyman amcadan görüyorduk. Evlerinin kapısı bize her daim açıktı. Her sabah kahvaltıya çağırıyorlar, sürekli bize aç mıyız tok muyuz diye soruyorlardı. Ayşe teyzenin birde kardeşi var adı Cazibe. Çok yaşlı ama kendini küçük bir çocuk sanıyormuş. Akli dengesinde doğuştan gelen bir sorun varmış. Bana abla diyor, yavru köpek istiyormuş. Bana sürekli köpek aldın mı diye soruyor. Eskiden köpekleri, tavukları varmış hala o günlerde olduğunu sanıyor. Yüzüğümü çok beğenmiş sürekli parmaklarıma bakıp duruyor. Ona yüzüğümü çıkartıp taktım.
-Bunu sana hediye ediyorum sakın kaybetme, kimseye verme tamam mı?
-Yok, vermem ablamın yüzüğü bu ablamın yüzüğü
Saatlerce yüzüğü seyretti. Bu evde hiç yabancı gibi hissetmiyoruz. Bizi bir an olsun yalnız bırakmıyorlar.
Ayşe ve Süleyman Gürbüz Anısına...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derine Gel
Não FicçãoBana evimi kaybettiren dünyanın içinde aradım evimi, Dokunduğum gülleri kuruttum...